Bu nedenle yemiyor yediriyor, giymiyor giydiriyor velhasıl ne ihtiyacı varsa yokluk içinde de olsa karşılamaya çalışıyorlar.
Bu kaynak ve emekler doğru yönde mi harcanıyor? Bunu sorgulamalıyız artık. Kıt kaynakları ülkenin tüm gençlerini sanat, zanaat ve iş hayatından kopartıp lise ve üniversitelerde okutarak mı harcamalıyız? Bence bu konuların etraflıca tartışılması gerekiyor. Çünkü ülkede neredeyse herkes beyaz yakalı olmayı ve rahat bir hayat sürmeyi hayal ediyor! Oysa ülkenin daha çok mavi yakalıya ihtiyacı var.
Ataların, "sen ağa, ben ağa bu ineği kim sağa" diye muhteşem bir sözü var. Ülkemizdeki gençlerin önemli bir kısmı üniversite mezunu ama bu kadar üniversite mezununu beyaz yakalı yapabilecek istihdam alanı yok ve oluşturma imkânı da yok. Ülkemizde 2022-2023 eğitim-öğretim dönemi için orta öğretim öğrenci sayısı genel orta öğretimde 3.293.455 olup mesleki orta öğretimle birlikte bu sayı 6.789.681’i(https://yuzuncuyilgalerisi.eba.gov.tr/galeriler/gecmisten-gunumuze-sayilarla-egitim-1923-2023-50?sayfa=1)bulmaktadır. Devletin harcadığı ciddi paraların haricindevelilerin öğrenci başına en düşük yaklaşık harcaması, aylık 11 bin TL olmak üzere 4 yılda 528.000TL’yi bulmaktadır.
Ülkemizde 208 üniversitenin (devlet, vakıf, özel) 3.367 fakülte ve yüksekokulunda 6.950.142 (https://yuzuncuyilgalerisi.eba.gov.tr) öğrenci bulunmaktadır.Devletin ciddi harcamaları haricinde velilerin her öğrenci için en düşük harcaması aylık 15.000TL olmak üzere 4 yılda 720.000TL’yi bulmaktadır. Her yıl 3.5 milyon öğrenci üniversite sınavına giriyor. Yerleşemeyenlerin maddi ve manevi maliyeti ile yerleşenlerin 4-6 yıl boyunca harcadıkları paralar ve fedakârlıklar ciddi boyutlardadır. Bir de bölümünü bitirdikten sonra kendilerini bekleyen işsizlik!...
Bu döngü işsizler ordusunu oluşturuyor. Oysa ülkede mavi yakalı ve özellikle ara eleman ihtiyacı oldukça yüksek ve ücretleri de beyaz yakalıları geçmiş durumda! Ama üniversite bitiren hemen herkes beynini masa başı ve kravatlı çalışacağım diye kodladığından iş bulamıyor! Haklı olarak (!)o kadar okuyup emek ve masraf yaptıktan sonra mavi yakalı işçi olmak istemiyor. Okul okuduğu için istese de meslekibecerisi olmadığından kaçınılmaz olarak işsizlik girdabına giriyor. Bu nedenle mutsuz, ülkesine olan sevgisi azalmış ya da bitmiş durumda. Acı olan, özellikle dünyayı sömüren, katliamlar yapan, soykırımcılara destek olan; AB ve ABD'yi umut görmesidir! Ne yazık ki büyük bölümü hüsrana uğruyor!
Çözüm Önerim: Orta öğretim zorunlu olmaktan çıkarılmalıve gençler özellikle mesleki eğitime yönlendirilmelidir. Bununla ülkenin emek ve kaynakları gereksiz heba olmaktan kurtulacak ve gençler daha kolay iş bularak yarınlara daha umutla bakacaklar diye düşünüyorum.
***
Ülkemizin nüfus artış hızı alarm veriyor! Nüfus artış hızımız, dünya ortalaması olan %2.1’in de altına düşerek %1.65 seviyesine düşmüştür. Bu oranlar nüfusumuzun hızla yaşlandığını, durağanlaştığını ve yakın gelecekte gerilemeye başlayacağını göstermektedir.
Çözüm Önerim: İstihdam arttırılmalı, annelik meslek olarak tanınmalı, evlilik kolaylaştırılmalı, her çocuk için aileye önemli destek sağlanmalıdır (örneğin 1. çocuk için aylık 3.000TL, İkinci çocuk için çocuk başına 4.000TL, 3.çocuk için çocuk başına 5.000TL…). Kamu ve özel sektörde çalışan çocuklu anneler için en az 2 yıl ücretli izin, diğer zamanlar için de işi buna uygunsa uzaktan çalışma vb. yöntemlerle işi kolaylaştırılmalıdır.
Ülkemizde genç istihdamın yeteri düzeyde olmaması ve EYT(emeklilikte yaşa takılanlar) gibi yöntemlerle genç yaşta artan emeklilik de alarm vermektedir. SGK verilerine göre her 1.63 çalışana bir emekli düşmektedir (https://www.trthaber.com/haber/ekonomi/turkiyede-1-emekliye-15-calisan-dusuyor-856966.html). Bu durum, sosyal güvenlik sistemini sürdürülebilir olmaktan çıkaracaktır. Oysa ideal olanın, her 5 çalışana 1 emekli düşmesidir ve sisteminsürdürülebilirliği bakımından gereklidir.
***
Ülkemizde sayıları tartışmalı olan misafir ya da göçmenlerin,ülkemizin bugününden yarınına alarm düzeyinde tehlike içerdiği pek çok uzman tarafından dile getirilmektedir. Diğer bir yandan TÜİK verilerine göre (2022) ülkemizde kır nüfusu %17.3 iken orta kent %14.8 ve yoğun kent nüfusu %67.9’dur. Bu verilerle şunu anlıyoruz ki ülkemizde çiftçilik yapacak yaşlı, kadın, çocuk, hasta, engelli dahil %17.3 nüfusun varlığı yetersizlik nedeniyle ciddi bir sorundur. Bu boşluğu veşehirlerdeki işçi ihtiyacı “ne iş olsa yaparım abi” demeleri nedeniyle göçmenlere kalmış durumdadır. Önlem alınmaması halinde demografik olarak göçmenlerin daha büyük sorunlara yol açacağı ancak geri gönderilmesi halinde de sanayi, çiftçilik, hayvancılık gibi pek çok alanda ciddi sorunlar çıkacağı değerlendirilmektedir.
Tüm bu sorunlar göz önüne alındığında ülkemizde işsizlik sorunu olduğu ancak aranan kalifiye ya da ara eleman ihtiyacının karşılanamadığı anlaşılmaktadır. İşsizliğin yüksek olduğu her bölge ve ülkede kaçınılmaz olarak “mobbing olguları” ile toplumsal sorunlar tavan yapmaktadır. Ayrıca işsiz kalan gençler, mutsuz olmakla birlikte umudunu başka ülkelerde veya gayri meşru yollarda arıyor olması acilen önlen alınması gereken bir sorundur. Gençler, gittiği ülkelerde ikinci, üçüncü sınıf insan muamelesini görünce adeta rüyadan uyanmış oluyorlar. Yüksek ücret ve rahat bir yaşamı da bulamayınca hazin son yaşayabilmektedir.
Liyakat, ehliyet ve adalet ilkeleri hâkim kılınarak bugünden yarına gerçekçi ve çözüm odaklı gelecek projeksiyonuoluşturmalıdır. Yakın gelecekteki ülkemizi bekleyen bölgesel ve küresel sorunların bertaraf edilebilmesi için rahatsız olan her kesimin sorunu ivedilikle çözüme kavuşturularak bütünlük sağlanmalıdır!
Şair ve hekim Abdülhak Molla'nın bundan 150 yıl öncesinden adeta bugüne seslenen beytinde; "Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh; hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh." Günümüz Türkçesinde; "bütün devletlerin kurtuluş başarısını bu ibretlik sözde bulur; şayet barış istiyorsan savaşa hazır ol."
İsmail AKGÜN
Eğitimci-Yazar
Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği Genel Başkanı
akgismail@gmail.com