Bugün sosyal medyada ,yapılan bir anketin görüntülerini izledim. Spikerin, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini kast ederek, mikrofon uzattığı kişilere sorduğu soru şu : “Hangi partiye oy vereceksiniz? “ Kişiler, ya direkt söylüyor ya da kısa bir duraksamadan sonra, hangi partiye oy vereceklerini paylaşıyorlar. Şu parti, bu parti diye… Buraya kadar her şey normal akışında, gayet doğal. Esas mesele bundan sonra başlıyor. İlk sorunun cevabını alan spiker, tabir yerinde ise ikinci soruyu patlatıyor: “Neden bu partiye oy verceksiniz? “
İnanın, verilen cevaplara şaşmamak elde diğil. İnsanın aklı almıyor… Pratikte her bir ferdin ya da diğer adı ile seçmenin; kardeşim ben şu partiye oyumu vereceğim gerekçeleri de şunlar diyeceği, akla mantığa yatkın şeyler konuşması gerekmez mi? Gerekir ama nerdee..
Yirmibirinci yüzyıldayız. Neyi niçin yaptığını-neden o partiye oy verdiğini bilmeyen, içsel bir muhasebe yapmamış, dar kalıplar içerisine sıkışmış, bilinç ve fikirden yoksun, konu ile alakasız, mantık ve izandan uzak cevaplar, peş peşe mikrofona sıralanıyor…Buradan şu sonuç ortaya çıkıyor. Malesef çok hayati bir konu, sıradan hatta bayağı önemsiz bir iş mualamesi görüyor. Günlerce üzerinde düşünülerek, kafa patlatılarak, analiz edilerek karar alınması gerekirken, tamamen ezberci bir yaklaşım, nefsani duygular ve egonun çok üst seviyede olduğu bir hal hakim oluyor.
Gelelim cevaplara. Efendim A partisine oy vereceğim çünkü boyu daha uzun, B partisine vereceğim çünkü kaşı kara, C partisine verceğim gözü ela. Yahu bu zamanda, bu asırda bunun için oy mu verilir?
Hani ülke menfaati, hani devlet bekası, hani jeopolitik konum ve konjonktürel olarak ülkemin alacağı roller, taşıdığı riskler, karşılaşacağı sıkıntılar, hayati mücadele… Hani kutlu geçmişin idraki, hani ülkemin geleceğinin kaygıları, sancıları, sekteye uğramaması gereken hazırlıklar… Hani? Peki bunlardan daha önemli ne var? Devlet yoksa geriye ne kalır ki? Devletsiz olanların, kendi devletinde garip yabancı durumda kalanların, herşeyini kaybedenlerin halinden de mi ibret alınmaz?
Yaşım itibariyle atmışlı yetmişli yılları bilirim. Neler gördük, neler geçirdik neler. Şüphesiz herkesin bir fikri, görüşü vardı ancak sağcısının da solcusunun da tek derdi, tek ve ortak gayesi: DEVLETİN BEKASI idi. Bunun için mücadele ederlerdi.
Peki neler oldu? Bilim gelişti, ilim arttı, okur yazar sayımız da arttı. Tüm bunlar olurken bazı şeyler de azalıp veya yok olup gitti. İç ve dış dünyada neler olup bittiğinin, hangi senaryoların adım adım hayata geçirilmeye çalışıldığının farkında olmayan, ülküsü yok, basireti bağlanmış, ferasati elinden alınmış, ülke menfaati ve devletin bekasını önemsemeyen hatta sonuncu plana atan, genel halkın ihtiyaçları yerine şahsi ihtiyaç ve konforunu önceleyen, nerede bir eli yağda bir eli balda olacaksa bayrak ve ezandan mahrumda olsa orayı vatan bilen, bir zihniyet aldı başını gitti.
Mikrofona yapılan yorumlara dayanarak diyorum ki, ” Acaba , birileri dokularımızla mı oynadı?” Millet olarak, yediğimiz yağlardan, ozon tabakasından, tarım ilaçlarından mı bu hale geldik anlamadım gitti. Anlayana da aşk olsun vallahi…
Bu seçimler devletimiz, milletimiz ve ümmet için o kadar önemli o kadar önemli ki anlatmaya kelimeler yetmez !!!
Mavi vatanda çevremizi kuşatmaya çalışanlar, Libya-Irak-Suriye-Somali-Azarbaycan ve genel olarak Afrikadaki varlığımız ve etkinliğimizden rahatsız olanlar, ülkemi bölmeye parçalamaya çalışan terör örgütlerine sınırlarımızın ötesini mezar etmemize bozulanlar, şehitlerimizin kanını gazilerimizin ızdırabını hiçe sayanlara karşı elimizdeki en güçlü silahla cevap vereceğiz.. Oyumuzu kullanacağız. Ama nasıl ?
Ya kendi kaderimiz ve ülkemizin kaderi ile birlikte, ümmetin de kaderini ve geleceğini düşünerek hareket edeceğiz ya da anlık ve geçici ego tatminlerini, hırsımızı ve rahatımızı kalıcı ve büyük zafer ve ideallere tercih edeceğiz. Eğer böyle yaparsak; mutlaka yol, su, elektrik olarak mutlaka bize geri dönecektir! Acısını millet, devlet ve ümmet olarak sadece biz çekeriz ancak iş işten geçmiş olur…
Şimdi herkes kendisine şu soruyu sormalı ve cevaplamalı. Ben nasıl bir ülke, nasıl bir devlet ve nasıl bir ümmet hayal ediyorum ülküm ne? Cevabını gönlüne yazsın, gerekirse sandık başında gönlüne danışsın. Kolay kararlar alırken aklına, zor kararlarda ise gönlüne danış demişler…
Sevgiyle Kalın.
Azmi Ozan