Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'İsrail'in ne kadar uğraşırsa uğraşsın antisemitik yaftası vuramayacağı tek ülke Türkiye'dir. Türkiye'nin geçmişinde böyle bir utanç lekesi göremezsiniz. Holokost utancı Avrupalı liderleri adeta esir almış durumda. İsrail yönetimi de Holokost'u, Filistinlilere yönelik soykırıma varan saldırılarının kalkanı olarak kullanıyor. İsrail, 'ateşkes çağrısı' dahil her türlü tepkiyi 'antisemitizm' parantezine alarak anında boğmaya çalışıyor' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası Millete Sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. 72 yıl sonra Almanya'yı Berlin'de yenen A Milli Takımı'nı kutladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Millerimizin 2024 Avrupa Şampiyonası'nda bizlere yeni zaferler tattıracaklarına inanıyorum. Türkiye yüzyılının inşası için verdiğimiz mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. Son toplantımızdan bu yana içeride ve dışarıda birçok etkinliğe, zirveye, görüşmeye, açılış törenine iştirak ettik. Kazakistan'ın ev sahipliğinde Astana'da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı'nın 10. zirvesinde Türk dünyası olarak birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı bir kez daha perçinledik' dedi.
'Kıbrıs Türkünü ambargolarla haklı davalarından döndürmeye çalışanların Kafkasya'da yeni oyunlar peşinde koştuğuna şahit oluyoruz'
Kıbrıs'ın teşkilata gözlemci üye olmasının tarihi bir adım olduğunu belirten Erdoğan, 'Geçen hafta 40. yıl dönümünü kutlayan Kıbrıs'ın 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı'nı tekrar tebrik ediyorum. Enerjiden güvenliğe, savunmadan altyapı yatırımlarına kadar attığımız adımlarla ana vatan ve yavru vatan arasındaki bağların daha da kuvvetlenmesini sağlıyoruz. Zaman, verdiği sözlerin hilafına dayanarak Kıbrıs Türklerini cezalandıran AB'nin ne kadar büyük bir yanlış yaptığını ispat edecektir. Maruz kaldığımız onca haksızlığa rağmen adil ve kalıcı çözüm irademizi muhafaza ediyoruz. Bunun yolunun da Kıbrıs Türklerinin eşit egemenliğinin teyit edilmesinden geçtiği kanaatindeyiz. Tabii burada bir hususu ifade etmekte fayda görüyorum. Kıbrıs Türkünü ambargolarla haklı davalarından döndürmeye çalışanların Kafkasya'da yeni oyunlar peşinde koştuğuna şahit oluyoruz' açıklamasını yaptı.
'Ermenilerin 30 yıl sonra ortaya çıkan barış fırsatını yine farklı hülyalara kapılarak boşa harcamamaları en büyük temennimizdir'
Kimi Batılı güçlerin Karabağ Savaşı'yla birlikte bölgede artık yepyeni bir dönemin başladığını halen idrak edemediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Ermenistan'ı, yıllarca bu coğrafyada yaşayan tüm insanların acıları, sıkıntıları ve kavgaları üzerinden kendilerine rant devşirenler aslında en büyük zararı Ermenilere verdiler. Gerçekleşmesi mümkün olmayan ham hayalleri körükleyerek, Ermenileri istismar ettiler, kullandılar, güvensizliğe mahkum ettiler. Bu gerçeği artık Ermenistan'ın görmesi ve kabullenmesi gerekiyor. Ermeni halkının ve yöneticilerinin güvenliği binlerce kilometre ötede değil, komşularıyla barışta ve iş birliğinde aramaları daha doğru olacaktır. Batılı ülkeler tarafından gönderilen hiçbir silah ve mühimmat, kalıcı barış ortamının sağlayacağı huzurun yerini tutamaz. Ermenilerin 30 yıl sonra ortaya çıkan barış fırsatını yine farklı hülyalara kapılarak boşa harcamamaları en büyük temennimizdir. Buradan bir kez daha Ermenistan'a Azerbaycanlı kardeşlerimizin uzattığı barış elini tutması çağrısında bulunuyorum. Türkiye olarak bizim de Azerbaycan'la iş birliği içinde sürecin başarısı için gerekli adımları atmaya hazır olduğumuzu tekrar ifade ediyorum' diye konuştu.
'Bundan 60 yıl önce Devrim otomobili projesini garaja mahkum eden zihniyetin günümüzdeki uzantılarını hüsrana uğrattık'
Kazakistan dönüşü açılışını yaptıkları Ford Otosan Yeniköy Fabrikası'nın toplam 3 bin 500 kişiye istihdam kapısı olan önemli bir yatırım olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Orada bir kez daha gördük ki otomotiv sektörümüz Türk ekonomisinin lokomotifi olmayı sürdürüyor. Geçtiğimiz yıl 9 milyar doların üzerinde dış ticaret fazlası verdiğimiz bu sektörde dünyanın 13'üncü en büyük otomotiv üreticisi konumundayız. Ancak Türkiye dünyanın otomotiv ihracatçılarından biri olmasına rağmen maalesef uzun yıllar kendi yerli ve milli markasına sahip değildi. Togg üretimi ve satışa başlamasıyla yeni gelişen elektrikli araçlar alanında kendi markamızla küresel rekabetteki yerimizi aldık. Her aşamasını yakından takip ettiğim bu projenin hayata geçmesiyle Türk araba yapamaz diyenleri, fabrikada üretim bandı yok diyenleri, bu araç satılmaz, vatandaş bunu almaz diyenleri, yani bundan 60 yıl önce Devrim otomobili projesini garaja mahkum eden zihniyetin günümüzdeki uzantılarını hüsrana uğrattık. Birilerinin müstehzi bir edayla 'Bunun fabrikası nerede?' diyerek aklınca dalga geçtiği Togg, şimdiye kadar 12 bine yakın teslimat yaptı. Üretim bandından inen ve teslim edilen araç sayısı günden güne artıyor. Geçen yıl dünyada 14 milyon elektrikli araç satıldığı düşünüldüğünde bu yarışa nasıl isabetli bir zamanda dahil olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır. Kocaeli'nden baba ocağımız Rize'ye geçtik. Rize'de bakanlıklarımız ve belediyelerimizin tamamladığı toplam yatırım bedeli 2 milyar 886 milyon lira olan eser, proje ve hizmetlerin resmi açılışını gerçekleştirdik. Ve turizmine ve ulaşımına çok büyük katkı yapacak 36, 7 kilometre uzunluğundaki Ayder yolunun temelini de bu vesileyle attık. Gerek hizmete verdiğimiz gerekse temelini attığımız tüm bu yatırımların Rize ve Karadeniz bölgemize hayırlı olmasını diliyorum' ifadelerini kullandı.
''Türkiye Yüzyılı'na nefes' sloganıyla yürüttüğümüz bu çalışmalara destek veren herkese, milletimin her bir mensubuna teşekkür ediyorum'
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın 8-9 Kasım tarihlerindeki 16'ncı zirvesi vesilesiyle gittiği Taşkent'te Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev'in yanı sıra katılımcı ülkelerin liderleriyle bir araya geldiklerini, İran ve Pakistan'la birlikte 1992 yılında kurulan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın kurumsal kapasitesini güçlendirmeye devam edeceklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Vefatının 85'inci seney-i devriyesi olan 10 Kasım'da hem Cumhuriyetin banisi Gazi Mustafa Kemal'i hem de kahraman silah arkadaşlarını bir kez daha saygıyla yad ettik. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurulumuzun anma toplantısında ülkemizin geçmişten bugüne serancamını ve cumhuriyet dönemini değerlendirme imkanı bulduk. Her yıl Milli Ağaçlandırma Günü olarak kutladığımız 11 Kasım'ı bu sene de ülkemiz genelinde bir ağaçlandırma seferberliğine dönüştürdük. Milli Ağaçlandırma Günü'nde Türkiye'nin 2023 farklı noktasında 5 milyon fidanı toprakla buluşturduk. Ayrıca her bir ilimizde '100. Yıl Cumhuriyet Ormanları'nın kuruluşunu gerçekleştirdik. Bu tablo küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin tüm insanlığın bekasını tehdit eder boyutlara ulaştığı bir dönemde ayrıca anlamlıdır. Önümüzdeki dönemde havanın, suyun, toprağın, ağacın ve varisi olduğumuz bütün güzelliklerin korunması için daha çok çalışacağız. 'Türkiye Yüzyılı'na nefes' sloganıyla yürüttüğümüz bu çalışmalara destek veren herkese, milletimin her bir mensubuna teşekkür ediyorum. Ülkemize dünyanın en geniş kapsamlı sosyal güvenlik ve sosyal güvenlik sistemini kazandırdık. Sosyal devlet alanında da kendimizi sürekli geliştiriyoruz. Geçen hafta açılışını yaptığımız Darülaceze Sosyal Yaşam Şehri bunun örneklerinden biri. İnşaat alanı 146 bin metrekareyi bulan yatay mimari tarzında inşa edilen 23 bloğu, camisi, kilise ve havrasıyla gerçekten mükemmel bir eseri ülkemize kazandırdık' dedi.
'Her kim Türkiye'yi soydaşlarının derdine sırtını dönmekle itham ediyorsa çok açık söylüyorum ya gafildir ya cahildir ya da yabancı güçler namına çalışan bir beşinci kol elemanıdır'
Türkiye olarak sadece sınırlar içinde değil, yurt dışında da mazlumun, zulme, baskıya uğrayanların yanında olduklarını ifade eden Erdoğan şunları söyledi:
'Türkistan'dan Afganistan'a, Balkanlar'dan Afrika'ya kadar nerede gözü yaşlı, gönlü kırık kimse varsa Türkiye'nin şefkat eli oradadır. Filistin'deki mazlumların acısı nasıl bizim acımızsa Uygur kardeşlerimizin, Ahıska Türkü, Kırım Tatarı, Kerkük Türkmeni kardeşlerimizin sıkıntısı da aynı şekilde bizim sıkıntımızdır. Hiçbir ayrım yapmadan hepsiyle yakından ilgileniyoruz. Her kim Türkiye'yi soydaşlarının derdine sırtını dönmekle itham ediyorsa çok açık söylüyorum ya gafildir ya cahildir ya da yabancı güçler namına çalışan bir beşinci kol elemanıdır. Türkiye'nin soydaş ve akraba topluluklara yönelik hassasiyeti zirveye bizim dönemimizde çıkmıştır. Bundan sonra da her daim soydaşlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz. İsrail suyunu, yakıtını, elektriğini, iletişimi komple keserek Gazze halkını öldürmekle kalmıyor, hastaneleri de bombalayarak Gazzelilerin direniş azmini kırmaya çalışıyor.'
'Netanyahu, İsrail halkı nezdinde tamamen yitirdiği itibarını hastaneleri, okulları, ibadethaneleri bombalayarak yeniden kazanma çabasındadır'
'Gazze'de 7 Ekim'den beri tam anlamıyla vahşet, bin yıl önceki Haçlı işgalinde, 2. Dünya Savaşı'nda yaşananları aratmayan bir gaddarlık sergilenmektedir' diyen Erdoğan, 'İsrail yönetimi, askeri ve silahlı sivilleri ile 'bir atışta iki ölü' diyerek hamile kadınları daha doğmamış bebekleriyle katletmekle övünen bir cinnet hali içindedir. Çocukları daha ağzı süt kokan sabileri, onların anne ve babalarını, yaşlı erkekleri tanklarla bombalayarak, üzerine mermi yağdırarak öldürmenin adı savaş değildir, bunun adı barbarlıktır, eşkıyalıktır, bunun adı devlet terörüdür. Netanyahu, İsrail halkı nezdinde tamamen yitirdiği itibarını hastaneleri, okulları, ibadethaneleri bombalayarak yeniden kazanma çabasındadır. Bilhassa hastaneler, İsrail mezaliminin sembolü olmuştur. Gazze'de hizmet veren neredeyse tüm hastaneler, İsrail'in saldırıları sebebiyle ya yıkıldı ya zarar gördü ya da kullanılamaz hale geldi. Gazze'nin en büyük sağlık tesisleri olan El Ehli Baptist ve Şifa Hastanelerinde yaşanan vahşeti hepimiz takip ettik. Bu hastanelerle ilgili İsrail'in ortaya attığı iddiaların tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşıldı. Ama buna rağmen Akif'in 'tek dişi kalmış canavar' diye tarif ettiği güya medeni dünya, İsrail'in hastanelere yönelik saldırılarını sessizce seyretti. Hatta savaş hukukunun açık ihlali olan hastane saldırılarına 'İsrail'in kendini savunma hakkı' diyerek destek veren ülkeler de gördük. Bu iklimde biz kalbimizle buğz ve dilimizle ifade etmenin yanı sıra, elimizle de üzerimize düşenleri yapmanın gayreti içindeyiz' diye konuştu.
Gazze'deki tek onkoloji hastanesinin vurulması akabinde buradaki kanser hastalarının Türkiye'ye sevkiyle ilgili girişimleri başlattıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Aralarında kanser tedavisi görenlerin de yer aldığı toplam 88 hastayı 61 refakatçisiyle birlikte ülkemize getirdik. Biz de perşembe günü kanser hastalarını ziyaret ettik. Acılarını paylaştık, milletimiz adına dualarını almanın bahtiyarlığını yaşadık. Gazze'de mahsur kalan vatandaşlarımızın bir kısmının tahliyesini dün gerçekleştirdik. Diğerleriyle ilgili çabalarımız sürüyor. Biz dayanışmanın gücüne, paylaşmanın bereketine inanan insanlarız. Günümüzde de Türk özlenendir, gözlenendir, mazlum ve mağdurların hamisidir. Türkiye misyonunu nemelazımcılık yaparak değil, başı dara düşenlere kucak açarak yerine getirebilir. Biz de Gazzeli mazlumların imdadına koşarken işte bu misyonun hakkını vermeye çalışıyoruz' şeklinde konuştu.
'Holokost utancı Avrupalı liderleri adeta esir almış durumda'
Erdoğan, Batılı ülkelerin Gazze konusundaki tutumuna tepki göstererek, 'Türkiye olarak Gazze'de akan kanın durması için seferber olmuşken, Batılı ülkelerin vicdansızlığını yüzümüz kızararak takip ediyoruz. İsrail işgal güçleri, her gün kadın, çocuk, gazeteci, doktor, yaşlı, sivil demeden masumları katlediyor, ama Avrupa'sından Amerika'sına hiçbir ülkeden en küçük bir tepki dahi gelmiyor. Çocuklara, kadınlara ve yaşlılara karşı atom bombası atma tehdidi dahi, modern savaş araçlarının tamamını kullanan İsrail ve onu destekleyen herkes, sadece tarih önünde değil, insanlık vicdanı nezdinde de yargılanacaktır. İspanya gibi bir iki vicdan sahibi ülkeyi dışarıda bırakırsak, Batılı kurum ve kuruluşlar Gazze'den yükselen feryatlara kulaklarını tamamen tıkadılar. Ateşkes sözcüğünü kullanmaktan bile çekinen bir ürkeklikle, daha doğrusu korkaklıkla karşı karşıyayız. Holokost utancı Avrupalı liderleri adeta esir almış durumda. Sadece yöneticiler değil, Batılı entelektüeller, basın kuruluşları ve insan hakları örgütleri de aynı şekilde İsrail'i aklamanın peşinde. İsrail yönetimi de Holokost'u Filistinlilere yönelik soykırıma varan saldırıların kalkanı olarak kullanıyor' ifadelerini kullandı.
İsrail'in ateşkes çağrısı dahil her türlü tepkiyi antisemitizm parantezine alarak anında boğmaya çalıştığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bunu Almanya'ya gerçekleştirdiğim son seyahatte bir kez daha üzülerek şahit oldum. Her ne kadar Gazze meselesinde farklı düşünsek de Almanya ile tarihten gelen güçlü dostluğumuza büyük ehemmiyet veriyoruz. 50 milyar doları bulan toplam ticaret hacmiyle en büyük ticaret ortağımız olan Almanya ile her alanda işbirliğimizi güçlendirmekte kararlıyız. Gerek Cumhurbaşkanı Steinmeier gerekse Şansölye Scholz, kendileriyle yaptığım görüşmelerde bu konularda mutabık kaldık. Gazze'deki insani trajedinin engellenmesi ve bölgede kalıcı barışın tesisi yolunda Almanya ile diyalog içinde olmayı sürdüreceğiz' dedi.
'İsrail'in nükleer silahları meselesinin unutulmasına ve unutturulmasına Türkiye olarak izin vermeyeceğiz'
İsrail'in ne kadar uğraşırsa uğraşsın antisemitik yaftası vuramayacağı tek ülkenin Türkiye olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Çünkü Türkiye'nin ne uzak ne yakın geçmişinde böyle bir utanç lekesi göremezsiniz. Hak bildiklerimizi, birilerini rahatsız etse de cesaretle dillendirmemizin sebebi işte budur. Konuşurken rahatım, niye rahatım? Bizim borcumuz yok, ama bunların hepsinin İsrail'e borçları var. Sıkıntıları burada. Asıl utanç verici olay ise Batılı ülkelerin katliamlarına kılıf uydurma noktasında İsrail ile sergilediği yalan kardeşliğidir. Nükleer ve kimyasal silah bahanesiyle Irak'ı işgal edenlerin, İsrail'in yalanlarına arka çıkmasına artık biz de şaşırmıyoruz. Aynı şekilde Irak'ta nükleer silah arayanların, İsrailli bakanların kameralar önünde sarf ettiği atom bombası itirafı karşısında tek cümle kurmamaları da ibretlik bir durumdur. Öyle ki İsrail, nükleer silaha sahip olduğunu açıkça ikrar ve itiraf ediyor. Fakat bu konuda ne BM Güvenlik Konseyi ne Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı herhangi bir inceleme başlatmıyor. Bugün İsrail'e ses çıkarmayanların yarın başka ülkelere söyleyecek hiçbir sözü olamaz. Malumun ilanı olarak gördüğümüz İsrail'in nükleer silahları meselesinin unutulmasına ve unutturulmasına Türkiye olarak izin vermeyeceğiz' değerlendirmesinde bulundu.
Riyad Zirvesi'nde Türkiye'nin gayretleri neticesinde illegal yerleşimcilerin 'terörist' olarak tanımlanması ve savaş suçlarının takibi konularıyla birlikte nükleer silahlar hususunda da önemli kararlar alındığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'İnşallah önümüzdeki dönemde her iki meseleyi gündemde tutmaya devam edeceğiz. Gazze'deki vahşet karşısında insanlığın vicdanı ve sesi olma görevi şu an Türkiye'nin omuzlarındadır. 15 Kasım'da eşimin öncülüğünde İstanbul'da düzenlenen Filistin İçin Tek Yürek Lider Eşleri Zirvesi bu noktada bir kilometre taşı olmuştur. Acının ve merhametin dili, dini, yoktur. Bu anlayışla Türkiye'ye gelen küresel çağrı metnine imza atan, bu zor zamanda yürekli bir duruş sergileyen tüm misafirlerimize teşekkür ediyorum. Buradan ülkemizde Gazze'deki katliamlara, Filistin meselesine, Kudüs davasına şaşı bakanlara, hatta kendi akıllarınca istihza ile sulandırmaya çalışanlara hatırlatmak istediğim bir gerçek vardır. Türkiye'nin siyasi ve kültürel sınırları, kendi resmi sınırlarından değil, Adriyatik'ten Çin Seddi'ne diye ifade edilen çok daha geniş bir hattan başlar' dedi.
'Gazze'de yaşananlara tepki vermezsek, yarın 'vadedilmiş topraklar' denilen işgalci fanatizmin kendi topraklarımıza uzanmasına engel olamayız'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Gönül coğrafyamızdaki her karış toprak için aynı hissiyatı duyuyoruz. Ne zamanki biz bu coğrafyaları kendi dışımızda görmeye başlarsak, işte o vakit eldeki vatan da tehlikeye düşmüş olur. Dahası bugün Gazze'de yaşananlara tepki vermezsek, yarın 'vadedilmiş topraklar' denilen işgalci fanatizmin kendi topraklarımıza uzanmasına engel olamayız. İşte bu sebeple diyoruz ki, Balkanlar'dan Kafkaslara, Karadeniz'den Akdeniz'in doğu kıyılarına kadar dört bir yanımızda yaşanan her hadise bizi doğrudan ilgilendirir. Karabağ'ın gönlümüzdeki yeri ile Gazze'nin gönlümüzdeki yeri aynıdır. Tıpkı Bosna ile Halep, Trablus ile Selanik ile Musul'u ayırt etmediğimiz gibi, kendi kadim şehirlerimizle Kudüs'ü de aynı görüyoruz. Aslında bu vizyona sahip olmayan birtakım sözde aydınlara, siyasetçilere, medya mensuplarına, sosyal medya silahşörlerine ne desek boş olduğunu biliyoruz. Milletimiz bu vizyona sahiptir. Bu hakikatlerin farkındadır. Asırlardır her kritik vakitte olduğu gibi son gelişmeler karşısında da milletimiz duasını ona göre yapmakta, yumruğunu ona göre sıkmakta, gerektiğinde harekete ona göre geçmektedir. Kifayetsiz muhterisleri kendi cehalet, kin, nefret ve kısır hesap bataklıklarıyla baş başa bırakarak Türkiye Yüzyılı'nın inşası yolunda gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz' diye konuştu.
''Bir gece ansızın gelebiliriz' ikazımız dün olduğu gibi bugün de geçerlidir'
Kabine toplantısında terörle mücadeleden ticarete, savunmadan ekonomiye uzanan geniş bir yelpazede gündemlerindeki konuları ele aldıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Terör örgütleriyle ve organize suç şebekeleriyle mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. Yılbaşından bu yana bir kısmı elebaşı seviyesinde, yaklaşık 2 bin teröristi etkisiz hale getirdik. Döktükleri her damla kanın hesabını teröristlerden misliyle soruyoruz, soracağız. Son terörist ülkemiz için bir tehdit kaynağı olmaktan çıkarılıncaya kadar, hudutlarımız içinde ve dışında bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Güney sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör koridorunu, Suriye'nin kuzeyine gerçekleştirdiğimiz harekatlarla parçaladık. Pençe harekatlarıyla bölücü örgütü Irak sınırımızdan uzaklaştırdık. Bölücü terör örgütünü palazlandırma girişimlerini yakından takip ediyoruz. Gerektiğinde yeni operasyonlarla, bu alçak ve sinsi planları da sahiplerinin başlarına geçirmekte kararlıyız. 'Bir gece ansızın gelebiliriz' ikazımız dün olduğu gibi bugün de geçerlidir. buradan bir kez daha vatanımızın bekası, devletimizin bütünlüğü, milletimizin birliği uğrunda can veren aziz şehitlerimizi, son olarak bir üsteğmenimiz şehit oldu, kendisine Rabbimden rahmet diliyorum, tüm yakınlarına sabırlar niyaz ediyorum, bütün şehitlerimizi rahmetle anıyor, kahraman gazilerimize şükranlarımızı sunuyorum. Teröristlere nefes aldırmayan ordumuzu, emniyet birimlerimizi, istihbarat teşkilatımızı ve güvenlik korucularımızı tebrik ediyor, Rabbim tüm güvenlik güçlerimizin yar ve yardımcısı olsun diyorum'
'Fırtına dolayısıyla Zonguldak açıklarında batan kuru yük gemisindeki mürettebatın bulunmasına yönelik arama kurtarma çalışmalarımız devam ediyor'
'Kabine toplantımızda değerlendirdiğimiz konulardan bir diğeri de iklim değişikliğinin yol açtığı felaketlerdi' diyen Erdoğan, 'Türkiye olarak iklim değişikliğine bağlı ortaya çıkan çevre sorunlarından tüm dünya gibi biz de olumsuz etkileniyoruz. Son bir iki gündür yaşadığımız seller, fırtınalar ve su baskınları bunlardan sadece bir kısmıdır. Dün neredeyse ülkemizin tamamını etkisi altına alan sağanak yağış, sel ve fırtına sebebiyle 9 insanımız vefat etti. 52 vatandaşımız yaralandı, 11 kardeşimiz için de kayıp ihbarında bulunuldu. İçişleri Bakanımızı afetten en çok etkilenen bölgeye süratle göndererek çalışmaların koordinasyonunu temin ettik. AFAD, Sahil Güvenlik ve diğer birimlerimize bağlı 7 bin personelimizin hızlı müdahalesi neticesinde 110 insanımızı kurtardık. Fırtına dolayısıyla Zonguldak açıklarında batan kuru yük gemisindeki mürettebatın bulunmasına yönelik arama kurtarma çalışmalarımız devam ediyor. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Devletimiz afetzede kardeşlerimizin yanındadır. Zarar tespit çalışmalarımızı hızla tamamladıktan sonra destek ödemelerini de yapacağız. Rabbim ülkemizi milletimizi her türlü afetten muhafaza etsin diyorum' dedi.