Bir de ilerleyen teknolojinin eski diye tabir edilerek yalnız bırakılan, ya da internetin, sokağın esiri yaptığımız canlarımız yavrularımız, çocuklarımız…
Nedense bir türlü ölçüyü tutturamadığımız alanlardan biri de oyunlardır. Oyunla ya başımızdan uzaklaştırırız, ya çocuk gördüğümüz için oyunla özdeşleştiririz.
Biz anne, baba ve büyükler; oyunun, çocuğun dünyasında taşıdığı önemi maalesef fark edemiyoruz. Bize göre biz ve işimiz nasıl önemli ise çocuk için de oyunda önemlidir. Oysa çocuğun dünyasında oyun, bir öğrenme ve olgunlaşma aracıdır.
Çocuk oyun oynarken duygu boşalımında bulunur. Diğer bir deyişle “deşarj” olur. Kızdığı ya da sevdiği bir kişiye duygularını oyun yoluyla aktararak rahatlar. Çocuk oyun oynarken araştırır, yaratıcılığını kullanarak bir şeyler üretir. Bu durum, çocuğun ileriki hayatı için, oldukça faydalıdır.
Oyun sayesinde çocuk, liderlik özelliğini de geliştirir. Başkalarını yönetmeyi, fikirlerini açıkça söylemeyi ve paylaşmayı öğrenir.
Daha da önemlisi oyun çocuklar için roller zinciridir. Çocuk oynadığı oyunlarla, rollerle kendini anne, baba, abla, ağabey, şoför, hemşire, doktor, öğretmen, müdür, milletvekili, bakan gibi meslek ve üstlendiği görevlerle kendini geliştirir, geleceğe hazırlar, bu konuda fikirlerini açıklar, rol modellerle kendini bir noktada hayata hazırlar.
Çocuklar belli yaş ve dönemlere göre oyun sayesinde yeteneklerini geliştirmeye ve kurallara uymayı öğrenmeye başlar. Anne- babalar ne yazık ki, oyun ile oyuncağı eş tutarlar. Oysa çocuk için bu böyle değildir.
Her oyun bir anlam taşır, anlam bakımından zengin bir işlevdir. İnsan oynadıkça gerçekten insan olur.
Bir diğer açıdan bakıldığında da çocuklarımız oyunlar itibarı ile sanayileşme ve ileri teknolojiye rağmen yalnızlığa itilmeleri, duygulardan mahrum bırakılmaları, adeta aletlerin ellerinde çocukların oyuncak olmasıdır. Bu yönden de şansızdır çocuklarımız.
Çocuklarımız tek başlarına sanki evlerde hapis, cansız arkadaşlarla sarmaş dolaş, saatlerce internetin tuzağında saatleri ve kendisi ile kontrolü kaybetmiş gibi. Araba yarışları ve yollarla yanda gösterilen bilgiler doğrultusunda zekasını da bilgisayar kontrol altına almış, ya adam öldürdükçe canavarlaşan ve gece de korkudan titreyerek yatağına bile giremeyecek kadar korkak ve pısırık çocuklarımız.
Evden bunalıp sokağı kendine mesken tutarak sokağın değişik riskleri ile karşı karşıya kalan çocuklarımız ne kadar şanslı acaba?
Hatırlıyorum da karton, gazete yaprakları, ayakkabılarımızla oynandığımız ve topraklarda kalkmadığımız o günleri de daha mı şanslıydık acaba?
Belki de öyle. Çünkü oyun, çocukları çok yönlü bir şekilde geliştiren, değiştiren, güç veren, kurnazlığı öğreten, savunmayı öğreten, uyanıklığı, dikkati bir kazanım kabul ederek zekâ savaşı kadar duygu yüklü olmalıydı.
Evlatlarımızın hayatın anlamını kavrayamadıkları, dolayısıyla mutlu huzurlu olmadıkları gerçeği bir sosyal problem olarak varlığını şiddetle hissettirmektedir. Sigara alkol ve uyuşturucu gibi maddelerin kullanımı önceleri yalnızca üniversite öğrencilerinin problemi iken son yıllarda hızla artarak liselerin ve ilköğretim okullarının da problemi haline gelmiştir. Bonzai ve terör nerede ise popüler hale getirilmiştir.
Ülkemiz birçok alanda zengin ve geniş potansiyele sahiptir. Çocuk oyunları konusunda bilinç oluşturma, farkındalık meydana getirme, çocukları oyunlarla geliştirme, tarihi ile barıştırma gibi gerekçeler ile birlikte kaynaşma ve birlik ve beraberlik sergilemek ülkemiz çocukları için fark edilmesi gereken bir önem arz etmektedir.
İnsana değer veren biz birlikte güçlüyüz. sloganı ile insana hizmeti kutsal sayan bir anlayışın merkezin de olan Bu kapsamda İdareci ve Bürokratlar Birliğinin, Gençlik ve spor Bakanlığının desteği ve katkısı ile yedi bölgeye yönelik Geleneksel Çocuk Oyunları Kültür ve Spor Etkinlikleri Projesi önemli bir projedir. Bu proje her kesim tarafından destekleneceğine inanıyoruz.
Bu projeye destek verenlere teşekkür ederiz. Bir hayra vesile olan o işi yapmak gibidir. Çocuklarımız da candan öte varlıklarımız. İnanıyoruz ki bu proje Elazığ, Gazi Antep, Siirt, Ankara, Konya, Niğde, Antalya, Edirne, İstanbul, Edirne, Manisa, Bartın, Samsun, Sakarya…Kahraman Maraş’la her bölgeden güzel bir birliktelik eseri yaşayan bir kültürel miras olacaktır.
Biz birlikte güçlüyüz…