HAYATIN DURAK NOKTALARINDA ARKADAŞ

İnsan, beşer, adam…

Daha yakın, öznel ve özel bir yaklaşımla vatandaş, tanıdık, bu, şu, diğeri…

Bir adım ötesi kan ve akrabalık bağından kaynaklanan baba, anne, ağabey, abla, kardeş, amca, dayı, yeğen… tanımlamaları.

Herkese hitap edilebilecek bir başka sıfat; arkadaş, bir adım daha ötedeki anlamlı bir hitaba mazhar sıfat da dost. Tabii ki bir önemli sıfat daha var, hem de çok önemli(?)

Bütün bu sıfatların güzelliği samimiyet ile daha anlamlıdır elbette.

Her insan bir arkadaş mıdır, her arkadaş bir dost mudur, her dost bir arkadaş mıdır, insana dost mu- arkadaş mı daha yakındır?

Yoksa arkadaş ve dosttan öte başka daha önemli bir sıfat var mıdır?

Arkadaşın sözlükte değişik, birden çok anlamı var. Arkadaşın sözlük anlamlarından bir tanesi; birbirine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimseler olarak ifade edilmekte. Savaşta askerler sırtlarını siperlere, taşlara yaslıyorlarmış düşman arkadan saldırmasın diye, siperin olmadığı yerlerde ise askerler, diğer askerlere “ arkama geç arka-taş’ım ol” diyormuş. Hatta Eski Türklerde askerler savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa yaslayarak ok atarlarmış. Atalarımız genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırta dayanan nesne genelde bir taş veya kaya olurmuş, yıllar sonra bu sırtın dayandığı taşın ismi arka-taştan arkadaş şeklinde dilimize yerleştiği rivayet edilir. Kısaca arkadaş; yakın, yaren, dost anlamındadır. Ama biz arkadaş kelimesini öyle yerlerde kullanmışız ki belki de tanımadığımız birine bile ilk hitabımız “hey arkadaş…” olmuştur. Hani halk arasında hep kullanıla gelen bir söz vardır ya; “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” diye. 

Arkadaş Önemli ve Sözden Öte Olmalı…