Binlerce yıllık asil ve şanlı tarihimizde; inancımızdan ve örfümüzden gelen kültürle, kadına ve erkeğe hak ettiği değeri vererek bu günlere geldik ve bundan sonrada sahte cinsiyetleri şiddetle reddederek, onlarla mücadele ederek, kadına kadın olarak, erkeğe de erkek olarak vereceğimiz değer ile tarih sahnesinde yerimizi almaya devam edeceğiz inşallah.
Yoksa pagan batı kültürünün eline geçen her fırsatta ekini ve nesli yok etme vampirliğine, dayatmalarına ve propagandaları ile tertemiz neslimizi bozmaya, yok etmeye hiç niyetimiz yok ve olmayacak… Bu topraklar İslam mayasıyla yoğrulmuştur ve bunu koruyacağımız gibi, dünya insanlığının da korunması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Bu da bizim kızılelmalarımızdan bir tanesidir.
Devletin sağlamış olduğu üstün imkanlarla, milletin vergileriyle, dua eden dillerle, göz yaşlarıyla, tüm kalbiyle verdiği desteklerle bir milli takım oluşturuluyor ve sonuna kadar destekleniyor. Peki bunun karşılığında ne beklenmektedir? Evet beklenen insan etik ve ahlakıyla spor etik ve ahlakıyla, azmiyle, mücadelesiyle, tüm benliğiyle/ruhuyla milli formanın hakkını veren sporcularımızdır.
Sonuçta milleti de ilgilendiren burasıdır. Gel gör ki, milletin ilgilenmediği bir alanı milletin gözüne sokar gibi zorlayarak her defasında maçın, şampiyonanın ve şampiyonlukların önüne geçiren bir sapkın zihniyetle millet mücadele etmek zorunda kalıyor. Maçtan çok, alınan başarıdan çok, bu sapkınların kasıtlı bir biçimde oluşturdukları farklı polemiklerle, sosyal medyada paylaştıkları iğrenç fotoğraf ve videolarla, hiç istemediğimiz ama sürekli bilinçli, organizeli olarak gündemde tutularak insanların bilinçaltına işlenen bu sapkınlık ve sapkınlar gündem oluyor…
Bu sapkın, sapık, arsız, azgın azınlık oynadığı oyundan çok, milletimizin inancına ve örflerine uygun olmayan bir yaşam tarzıyla gündem oluyor ve tüm bu sapıklıklarını sergilerken, yine o asil millete, onun inançlarına ve değerlerine (sakalına, tarihsel şahsiyetlerine…) saldırarak, çemkirerek bunu yapıyor. Bunu o olmayan beyniyle organize etmesi de mümkün değil zaten… İşte tam da burada küresel şeytani güç devreye giriyor ve zorla yaymaya çalıştıkları bu sapkınlıklarının her şeyin önüne geçmesi için, milletin tüm kutsallarına saldırılması, aşağılanması için perde arkasından tüm organizasyonu yapıyor, bu arsız sapkınları da bunun için kullanıyor. Bunlar sıklıkla sanatta, sinemada, bazen de sporda görülüyor.
Oynanan oyun ve alınan başarıların konuşulmadığı, milletin değerlerine saldırının, hakaretin ve sapkın yaşam tarzının her şeyin önüne geçerek daha çok konuşulduğu, iğrenç yaşam tarzının mağduriyet haline getirildiği, toplumun inanç, örf ve değerlerine saldırı için bir bahane olarak kullanılan bu pagan yaşam tarzının toplumu ayrıştırmak için özellikle kullanıldığını farketmediğimiz sanılmasın.
Kimse kimsenin yaşam tarzına karışmıyor ama birileri zorla kendi yaşam tarzını dikta ettirmeye çalışıyor ve bu yaşam tarzı da ne inancımıza, ne kültürümüze, ne örfümüze ne de insanlığın ortak değerlerine, etiğe, ahlaka uymuyor. Heleki Anadolu’ya hiç uymuyor. Başaramayacaksınız, bu topraklar İslam, Müslüman, Türk yurdudur…
Bu sapkınların milli takımlarda yer alarak ülkemizi, milletimizi, bayrağımızı, o şanlı marşımızı temsil etmesi istenemez, beklenemez, kabul edilemez… Bu sapıkları izleyerek, onlar üzerine yapılan televizyon şovlarını görerek, insanlara rol model olarak sunulan ve çocuklarımızın saf dimağlarının kirletilmesini sağlayan tüm reklam, tanıtım, röportaj ve sempatik! olarak gösterilen bu lanetlilerden başta çocuklarımız olmak üzere tüm toplumu uzak tutmak zorundayız. Diğer taraftan bu ve benzeri milli takıma alma veya almama türü kararları federasyonlara, camialara, kulüplere bırakmakta pek uygulanabilir gözükmüyor, zira o zamanda başka sorunlar ortaya çıkacaktır. Kökten bir çözüme gidilmesi gerekmektedir…
Buradan haykıralım, yeni yapılacak anayasada bu sapıklıkların anayasa maddeleri arasına girerek kökten yasaklanması ve hatta devlet bekasını tehdit edici unsurlar içine alınarak mümkünse tüm partilerin onayıyla meclisten geçmesi gerekmektedir, tüm partiler kabul etmezlerse (ki milletin kalbinde yok olurlar) çoğunlukla kabul edilmesi elzemdir. Zira bu küresel sapkınlık öncelikle iki ayrı cinsin evlenmesini engelliyor, aile ortadan kalkıyor, dolayısıyla neslin sürdürülebilirliliği engellenmiş oluyor, zaman içinde toplum yok olmaya, nesil tükenmeye ve otomatik olarakta yok olan milletle birlikte devletin varlığını sürdürmesi de mümkün olmayacaktır. Doğal olarak beka meselesi olarak kabul edilmelidir. Küresel şeytani güçler artık savaşları tankla topla yapma gereği hissetmiyorlar, çok mecbur kalmazlarsa tabi ki!!! Yumuşak bir güç olarak kullandıkları postmodern yöntemler var ellerinde, tarım gibi, su gibi, ilaç sanayi gibi, toprak gibi, tohum gibi, işte bu sapkınlıkta bu yöntemlerden bir tanesi olarak kullanıldığından, sert olarak kullanılan güçlerle! ilk bakışta eşlendirmiyor olabiliriz ve fakat derinden, sinsice ve kesin yok olmaya sürükleyecek bir küresel saldırı altında olduğumuz bilinciyle hareket etmeliyiz. Anayasaya bu konunun girmesi ile söz konusu sapkınlığın aklımıza gelebilecek her türlü yasaklarla yasaklanması kökten bir çözüm olarak görülmelidir, sonrasında ne federasyonlarla, ne belediyelerle, ne sivil toplum kuruluşlarıyla kimsenin muhatap olmasına gerek kalmayacaktır. Anayasada değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler arasına alındığında kökten çözüm bulunmuş olacak ve kökleri kurutulacaktır.
Diğer taraftan bu sapıklıkla aslında tüm dünya milletleri mücadele etmektedir, içten içe rahatsızlık çok büyüktür. Seslerini, feryatlarını dünyaya duyuracak bir insana ihtiyaç duymaktadırlar ve dünya liderleri içinde bunu haykıracak yegane kişi de Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu suskun çoğunlukların sesi olarak Birleşmiş Milletlerde bu sapkınlığın insanlığı yok etmeye çalışan, insan fıtratına aykırı ve Yaratıcının şiddetle yasakladığı bir lanet olduğunu, bu nedenle tüm dünya devletlerinin ve milletlerinin kanunlarıyla ve toplumsal uygulamalarıyla bu lanetlenmiş cürümün ortadan kalkması için mücadele edilmesi ile ilgili haykırışı dünya milletleri tarafından takdirle karşılanacak, insanlar cesaretlenecek, mücadele azimleri ve kararlılıkları artacak ve onların kalplerinde taht kuracaktır. Nasıl ki dünya beşten büyüktür dediğinde tüm dünya milletlerinin kalbine girdiyse bu sapkınlığa karşı duruşu ile kalplerde ölümsüzleşecektir. Bunun yansımaları olarak Allah’ın rızası doğrultusunda, bizlere farz olan malum lanetlilerle mücadele sayesinde atılacak bu adım ile Allah’ın görünür görünmez yardımları bizlere ulaşacak ve her anlamda bereket iklimi oluşacaktır. Önemli olan samimiyet ve harekete geçmektir.
Not: Elbette yasaklar çözüm değildir, temel mesele eğitim ile insanların bilinçlendirilmesi ve konusu her ne olursa olsun bir işi yaparken ve yapmazken ne için yapıp yapmadığını öz bilinciyle kavraması süreci kazandırılmalıdır. Özellikle aile içinde başlayan informel eğitim ve okul ile devam eden formel eğitim, çevrenin etkisi, devletin kurmuş olduğu insan ve toplum faydasına olan sistem ve elbette tüm bunların birleşimi toplumun oluşturduğu kültürle insanlar; okuyan, düşünen, araştıran, bilinçlenen, tartışan, zihin ve ruhlarını Allah’ın düsturuyla eğiten bireyler olmalıdırlar. Böylelikle malum ve benzeri sapkınlıklara gitmeleri engellenecek ve gerektiğinde de mücadele etmeleri kendiliğinden bilinçlenmeleri sayesinde olacaktır.
Dr. Ahmet Naci DİLEK