TÜRK BAHARI PROVASI MI?

Atayurt, Anayurt…

Ata yurduna sınır çizilmemekle birlikte uzun yıllar Orta Asya olarak bilinen yerin şartlar doğrultusunda, savaş ve hile ile Çarlık Rusya’sının egemenliği altına girdiği yerlerdir diyebiliriz. Orta Asya her ne kadar direndi ise de Türkler, Araplar; Müslümanlar ve gayrı Müslimler, SSCB’nin maalesef zorunlu olarak etkisine girdi, o kadar mücadele edilmesine rağmen özellikle Türk Dünyasına esaret prangası vuruldu.

Aynı millet; farklı milletler ismi adı altında tanımlanarak farklı devletlere bölünerek önce dil birliğinden, sonra da din birliğinden uzak tutularak kendileri ve Türkiye ile ilişkileri koparılmaya, millilikleri törpülenmeye çalışıldı, Ruslaştırma politikaları entrika ve baskılarla uygulanmaya çalışıldı.

Bu süreçte yaklaşık yetmiş yıl süren baskı ve sömürü döneminin arkasından SSCB’nin dağılması ile birlikte Orta Asya Türk Cumhuriyetleri de bağımsızlıklarını bir bir kazanmaya başladı. Ama Rusya’nın baskısı devam etti. Ve Türki Devletler, Türki Cumhuriyetler ifadeleri ile birliktelik bozularak adeta bu cumhuriyetler Rusya’ya bağımlı kılınmaya çalışıldı.

Bu yerler ve daha önceki yerler Turan, Türkistan, Maverünnehir olarak ifade edilmekteymiş. Rusya zamanla önce Azerbaycan ve Türkistan’ı ele geçirmiştir. Daha sonra da Rus Çarlığı, Orta Asya’yı işgal etmekle yetinmemiş, dini karşı baskı, zulüm, sindirme, ahlaksızlık gibi insanlık dışı davranışlarda bulunmuştur. Bu hadiseler SSCB dağılana kadar devam etmiştir.

Farklı dönemlerde de olsa Rusya zulmünü arttırmıştır. Lenin döneminde Sovyet Rusya’nın ekonomik ve politik alanlarda yürüttüğü asimilasyon politikası, kültürel alana da yansıyarak, dil üzerinde sinsi çalışmalarda bulunmuşlardır. Lenin’in, herkese eşit haklar anlayışının temel felsefesi böl, parçala ve yönet ilkesine dayandığı belgelerde yer almaktadır.

Stalin döneminde ülkede sosyalizm düşüncesi hâkim kılınmaya çalışılmıştır. Bu dönem Türk Dünyası için intihar ve kanlı geçmiştir. Stalin, tarihe totaliter diktatör olarak geçmiştir. Her türlü olumsuzluk iç ve dış nedenlerden dolayı SSCB’nin çökmesi engellenememiştir. 1936’lı yıllarda Rusya’nın kontrolünde yaşayan Türkler, farklılıkları dikkate alınmadan federe devletler kurulmuştur. Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi.

Türkiye ve diğer Türk Devletleri arasındaki yakınlaşmalar, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazarbayev’in önderliğinde kurulan Türk Akademisi ile dil konusunda atılan adımların dini duygulara da yansıması, diyanet, milli eğitim alanında yakınlaşma, ticaretin gelişmesi ile yeni bir dönem başlamıştır.

1991 yılı ve sonrasında Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıkları hız kazanmıştır. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Kafkasya’da ve Türkistan’da bağımsız devletler kurulmaya başlamıştır.

Türk Cumhuriyetleri Devlet Başkanları Zirvesi, Türk Konseyi, Türk Akademisi, Türk Aksakallar Konseyi, Türk- PA, Türkiye’nin Azerbaycan ve Türkistan’ın bağımsızlıklarını tanıyan ilk ülke olması, Kazakistan ve Özbekistan Cumhurbaşkanlarının Türkiye’yi ziyaret etmeleri, 1992 yılında ilk devlet başkanları zirvesi yapılması ve Macaristan’ın da zirveye gözlemci olarak katılması, Türkiye ile Azerbaycan arasında birçok alandaki örnek ilişkiler, Kazakistan’da Türk kültür ve geleneklerinin yeniden hatırlaması gibi mutlu eden adımlar ülkeleri ve Türkiye’yi, hatta bazı Balkan Ülkelerinin de Türkiye ile yakınlaşması tarihe yeni sayfa açılmasına vesile olmuştur.

Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri arasındaki yakınlaşma (ki Türkmenistan sınırlı duruyor.), Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaşındaki Türkiye’nin duruşu ve desteği, dünya ülkelerinin Türkiye’ye ekonomik ve siyasi dayatmalarındaki Azerbaycan’ın Türkiye’ye olan desteği, Azerbaycan ve Karabağ ile Türkiye- Elâzığ arasında uzun süren kültürel, folklor, edebiyat alanındaki yakınlaşmalar gelecek adına umuttur, ümittir.

Tabii ki Rusya’nın gerçek yüzünün görülmesi, Türkiye’nin eski Türkiye olmaması ve Rusya’nın da eskiye nazaran prestij kaybı ile eski Rusya olmaması da unutulmamalıdır.

Bu hal Kalemin de İdaresi ve Bürokratlar Birliği Derneğinin de hasbi ve samimi gayretlerdeki taraflılığı da takdire şayandır.

Her devletin kendi iç meselelerinin, sorunlarının olması doğaldır. Bu anlamda Anayurt ile Ata yurdunun, Balkanların yakınlaşması Rusya’yı, Batıyı; ABD ve bazı ülkeleri tedirgin etmektedir. Sözüm ona daha fazla demokrasi ve insan hakları(!) için ülkelerin dününü aratır halde olan sözde medeniler ki mimsiz medeneniler; Ab-d, Batı, Rusya bu yalanlarına bir de Arap Baharı aldatmaca ve kandırmacasını ekleyerek ölüm, yaralanma ve zorunlu göçe sebep olmuşlardı ya!

İster istemez insanın aklına gelmiyor da değil…

Acaba Kazakistan’da olanlar Türk Baharı Provası mıydı?

Şükür ne olursa olsun durum Kazakistan’da kontrol altına alındı ve yayılmadı.

Dünya ve Müslümanlar uyanıyor. Artık Türk Baharı tutmaz, tutmayacak.

Olsun ama, aman ha dikkat!