Deprem; yeryüzünde en yıkıcı etkilere sahip doğal afetlerin başında gelmektedir. Dünyanın yüzeyini oluşturan katmanların kırılması ile meydana gelen depremler çok ciddi can ve mal kaybına sebep olmaktadır. Türkiye, sınırları içerisinde Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattıyla deprem kuşağında bulunuyor. Ülkemiz deprem kuşağında olduğu için neredeyse her yaşta milletimiz depremi az çok hissetmiş, onun verdiği korkuyu yaşamışızdır. Maalesef ülke olarak depremlerden çok zarar gördük, çok acılar çektik. Cumhuriyet sonrası 27 Aralık 1939'da 7,9 büyüklüğünde Büyük Erzincan Depremi’nde yaklaşık 33 bin kişi hayatını kaybetti, 100 bin kişi yaralandı ve 116 bin civarında bina yıkıldı. Erzincan depremi, dünyada meydana gelen büyük depremlerden biri olarak sayılıyor. Tokat Erbaa'da 1942'de 7 büyüklüğünde meydana gelen depremde 3 bin can kaybı yaşandı. Samsun'un Ladik ilçesi yakınlarında 26 Kasım 1943'te "Ladik Depremi" meydana geldi. 7,2 büyüklüğündeki geniş bir alanı etkileyen depremde 4 bin insan yaşamını yitirdi, binlerce kişi yaralandı ve binaların yüzde 75'i yıkıldı. Muş'un Varto ilçesinde 19 Ağustos 1966'da 6,9 büyüklüğünde deprem yaşandı. Bu deprem, ülke tarihinde büyük hasarlara yol açan depremlerinden bir tanesi olarak biliniyor. 2 bin 394 kişinin ölümü ve 1500'e yakın kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı. 26 Mart 1992'de Erzurum ilinde gerçekleşen deprem, 6.7 şiddetinde ve 1.000 kişinin ölümüne neden oldu. 24 Kasım 1976 tarihinde; 7,5 büyüklüğündeki Çaldıran depreminde 3 bin 840 kişi öldü, 9 bin 232 bina hasar gördü. 2 bin kilometrekarelik bir alandaki evlerin yüzde 80'i yıkıldı. 17 Ağustos 1999'da 7.4 büyüklüğündeki 45 saniye süren Gölcük depremi sadece Kocaeli’nde değil, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir bölgede ve Marmara'da hissedildi. 18.373 kişinin öldü, 25 bine yakın kişi ise yaralandı. Depremde 285.211 ev, 42.902 işyeri hasar gördü. 12 Kasım 1999’da Düzce’de 30 saniye süren 7,2 büyüklüğündeki depremde, 894 kişi hayatını kaybetti, 2 bin 679 kişi yaralandı ve binlerce kişi evsiz kaldı. 1 Mayıs 2003 tarihinde Bingöl’de 6,4 büyüklüğünde deprem oldu. 176 kişi öldü, 625 bina çöktü veya ağır hasara uğradı. 23 Ekim 2011’de Van’da 7,2 büyüklüğünde deprem oldu. 601 vatandaşımız hayatını kaybetti, 1.966 vatandaşımız yaralandı, binlercesi evsiz kaldı. 24 Ocak 2020 tarihinde Elazığ'da büyüklüğü 6.8, derinliğinde olan deprem bölgede hasar ve can kaybına yol açtı. 41 kişiyi hayatını kaybetti, binin üzerinde insan yaralandı. 30 Ekim 2020'de İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında 6,6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Depremde 116 kişi hayatını kaybetti, 1034 kişi ise yaralandı. 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş'ın Elbistan ve Pazarcık ilçelerinde 7.7 ve 7.6 şiddetinde meydana gelen depremler 11 ili etkiledi. Tüm ülkeyi derinden sarsan, milyonları etkileyen bu felaketin ardından, AFAD'ın yaptığı açıklamaya göre 19 Şubat Pazar saat 15.41 itibarıyla Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ illerinde toplamda can kaybı 40 bin 689'a yükseldi. Asrın felaketinde nice yuvalar yıkıldı, nice insanımız hayatını kaybetti. 1999 depremi sırasında Ankara’da askeri öğrenciydim. Adapazarı-Yalova-Gölcük depremini Ankara’da hissetmiştik. Mezuniyet töreninde sonra birçok devre arkadaşım gibi bende depremzedelerin yaralarına azıcıkta olsa merhem olmak için Gölcük’e gitmiştik. Elimizdeki imkanlar doğrultusunda yarım kalmış hayatlara destek olmuş ve acılarını paylaşmıştık. Yaklaşık çeyrek asır sonra 6 Şubat 2023 ‘de aynı acılarla bir kez daha yüzleşmek; aynı sahneleri yaşamak varmış kaderimizde. Depremin haberini alır almaz kendimi Hatay’da buldum kendimi. Neden Hatay? Suriye Savaşı başladığı günden beri yaklaşık 11 yıldır bu bölgeye gitmekteyim. Burada yüzlerce dostum, binden fazla tanıdığım oldu. Çoğu ile abi, kardeş kısacası aile oldum. Hatay Valimiz Sayın Rahmi Doğan’dan, Başsavcımız Ahmet Ataman, Vali Yardımcılarımız Yusuf İzci ve Orhan Aktürk, Özel Kalem Halil Yücelen, Cilvegözü Gümrüğü’nden Hulusi Sezginer, İskenderun Teknik Üniversitesi Rektörü Tolga Depçi, İskenderun Başsavcısı M.Emin Ünalan, Gazeteci Veysel Cıncık, Liman Müdürü Mehmet Ünlü, Şehidimizin kızı Gamzegül Seyhan, Samandağ Emniyet Müdürü Asuman Karacık, Polis Memuru Serap Tunç, Lokman Oğuz, Kara Murat, Dr. Kemal İnce, Mehmet Arslan, Mehmet Ali Kuseyri, Necmi Asfuroğlu, Mehmet Yumuşak, Sabahattin Uygun, Anıl Abacı, Metin Kuseyri, Suriyeli Ebu Hasan, Ahmet, Muhammet, Ali Kusa ve daha niceleri…Ve Suriye’nin gizli kahramanı İzzet Yekdal’ın enkaz altında can veren evladı Kasım Buğra ve ailenin 5 ferdi, yine enkazda can veren Ahmet Konak, eşi ve biricik evladı… ve 50’ye yakın tanıdığım asrın felaketinde can verdi. Onun için depremden saatler sonra kendimi Hatay’da bulmuştum… 9 gün boyunca bir canımızı, cananımızı kurtarmak için on binlerce kişi ile çalıştık, halende sahada çalışmaya devam ediyoruz. Suriye’de depremden çok ciddi şekilde etkilenmiş 10 bine yakın insanın öldüğü söylenmektedir. Bu bölgede tank, top, füze ve uçak ile gelen ölümlere birde depremin ölümü eklendi. Hatay’dan sonra üç gün boyunca Suriye’de bulunan kardeşlerimizin yaralarını sarmak ve yardım etmek için dostlarımızla birçok faaliyet yaparak kardeşlerimizi yalnız bırakmadık. Dün ve bugün ise Adana, Osmaniye, Gaziantep, Kahramanmaraş illeri ile birlikte depremden etkilenen ilçeleri ziyaret ettik. Şükrettim bir kez daha milyonlar gibi ‘iyi ki böyle necip bir milletin bir evladıyım’ diye. Niye mi? 14’uncu günün sonunda ülke çapında gözlemlediğim inanılmaz bir dayanışma örneğini topyekûn sergilemiş olmamız. Milletimiz ‘asrın felaketine karşı, asrın kenetlenmesini’ tüm dünyaya gösterdi. (bazı kendini bilmez hadsizler, hırsızlar, kafatasçılar hariç) Deprem bir doğa olayıdır ve önüne geçmek mümkün değildir. Bu felaketten ders çıkararak ve gerekli önlemleri alarak bundan sonra olası bir afetin vereceği zararı ve tahribatı azaltabiliriz. Depremin getirdiği acılar hangi ilimizde olursa olsun hepimizi derinden etkilemektedir. Depremden hayatlarını kaybedenlere Yüce Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, ülkeme başsağlığı diliyorum. (Bu köşe yazısına Suriye’de başladım, asrın felaketinin merkezi olan Kahramanmaraş’ta bitirdim. Cep telefonu ile yazdığım için bazı eksik ve imla kurallarına uymamış olabilirim şimdiden özür diliyorum.)