Bir sabah uyanırsınız… Sokaklar al al ay-yıldızlı bayraklarla süslenmiş, okul bahçeleri cıvıl cıvıl çocuk sesleriyle dolu, gözlerde heyecan, yüreklerde umut vardır. Havanın kokusu bile değişmiştir.

Çünkü bugün sıradan bir gün değildir. Bugün, dünya üzerindeki milyonlarca çocuğun adına kutlanan tek bayram: 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.

1920’nin o ilk baharında, 23 Nisan’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Egemenlik, sarayların duvarlarından alınıp milletin kalbine nakşedildi. Mustafa Kemal Atatürk ise “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyerek bu en büyük armağanı salt bir tören olmaktan çıkardı ve çocuklara emanet etti.

Düşünebiliyor musunuz?
Dünyanın hiçbir yerinde, bir ülkenin kaderini belirleyen gün çocukların neşesine adanmadı. Ne Fransa’da Bastille Günü, ne Amerika’da Bağımsızlık Günü… Sadece Türkiye’de, sadece 23 Nisan’da, çocukların gülüşleriyle bağımsızlık taçlandırılır. İşte bu yüzden bu bayram bir ilktir, tektir, emsalsizdir.

Ben çocukken 23 Nisan sabahları heyecandan uyku tutmazdı. Bayramlıklarımı başucuma koyar, “Bir günlüğüne öğretmen!” hayaliyle okula koşardım. Aradan yıllar geçti; şimdi o günlere baktığımda anlıyorum ki, Atatürk bize bir bayramdan çok daha fazlasını miras bırakmış: bir kimlik, bir sorumluluk, bir umut.

Ve bugün…
Türkiye’den çıkan bu eşsiz bayram, dünyanın dört bir yanında çocukları barışla, kardeşlikle, eşitlikle buluşturuyor. Diller farklı olsa da çocukların gözlerindeki ışık aynı; o ışık, yarınlara tutulan en sağlam meşaledir.

Bu nedenle 23 Nisan’ı kutlamak; sadece bir tören değil, geleceği omuzlamak demektir. Çocukların elini tutup “Bu vatan size emanet” diyebilmektir.

Nice 23 Nisan’lara, umutla, neşeyle, kardeşlikle…