Kahramanmaraş Depremi olduğundan beri neredeyse tüm Türkiye olarak “yer altından gelecek sarsıntılara” odaklanmış vaziyetteyiz.
Evet, 6 Şubat 2023 tarihinden beri hepimizin aklı fikri yerin üstünden çok yerin altında.
Nereye gitsek sohbet konusu yerin üstü değil, yerin altı.
Ankara Kızılay’da yürüyorum. Yanımdan iki kişi geçiyor. Konuşulanları duyuyorum. Konu: Deprem.
Artçı sarsıntılar, öncü sarsıntılar, bağımsız deprem, bağımlı deprem ve yıkımlar ile korkular arasında son 22 gün geçirdik.
“Tadımız, tuzumuz kalmadı” sözü halimizi açıklamakta çok yetersiz kalır.
Vallahi, halimiz, mecalimiz kalmadı. “Yaşayan ölülere” döndük.
Bu ahvalde dilimden şu sözler döküldü:
“Depremde ölenler can verdi. Kalanlar ise imtihan verdi.
İmtihan devam ediyor. Soruların zor kısmı bunlar.
Allah sonuna dek yılmadan cevaplamayı ve başarmayı nasip eylesin.”
Evet bunları yazdım.
Her sarsıntıda ve pür dikkat kulaklarımız yerin altından gelecek haberlere kilitlenmiş
durumda, “deprem düşünüp deprem hakkında yazıyoruz.”
Geçen hafta Hatay’da 6.4 şiddetinde deprem oldu. Bu da yıktı ve 6 Şubat’taki peş peşe 7.7 ve
7.6 şiddetli depremlerde zarar gören binaları yıktı.
6 Şubat’tan bugüne kadar irili ufaklı kaç artçı sarsıntı oldu?
Artçı sarsıntıların 9200 civarında olduğunu söyleyebiliriz.
“Beşik gibi sallanıyoruz” sözü bile içinde bulduğumuz durumu izahta hafif kalıyor.
Sallanmıyoruz, adeta her sarsıntıda yıkılıp yıkılıp düşüyoruz. Ayağa kalksak da “ne zaman yıkılacağız” diye hep diken üstünde bekler gibi, hep tetikte bekler vaziyetindeyiz.
Depremde vefat edenlerin sayısı resmi rakamlara göre 45 bin civarında. Allah cümlesine rahmet eylesin. Yaralananların sayısı yüzbinlerce. Yüce Rabbim hepsine şifa versin.
Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman başta olmak üzere 10 İl’de adeta hayat durdu.
Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman’da neredeyse oturabilir, sağlam bina kalmadı.
“Büyük felaket, asrın felaketi sözü” bile depremin boyutunu açıklamakta yetersiz kalır.
Şehirler alt üst olmuş. Binaların temeli havada, çatısı yerde, ters dönmüş, binalar kağıt gibi kat kat yere çökmüş, tonlarca ağırlıktaki bina yerin dibine doğru çakılmış ve daha onlarca feci manzara deprem bölgesinde görülmektedir.
Bu satırların yazarı Kardeşiniz tam depremin merkezi olan İl ve İlçedendir. Kahramanmaraş ve Pazarcık’lıyım.
Depremden hemen sonra, hem yardım götürmek ve hem de vefat eden yakınlarıma taziyede
bulunmak için Kahramanmaraş ve Pazarcık’a gittim ve durumun ne kadar ağır olduğunu bizzat gördüm.
Gördüm ve ruhen yıkıldım.
Çocukluğumuz ve anılarımızı da enkaz altında kaybettik. Bizim başka memleketlerden olanlara göre farkımız bu.
Deprem yalnızca şehri yıkmadı. Çocukluğumuzu, gençliğimizi ve en güzel anılarımızı da yıktı.
Bu ahvalde, geçen gün Malatya'da 5.6 şiddetinde deprem olduğunda şunları yazdım. Sürekli deprem olurken başka şey düşünemiyor ve bir yazar olarak da başka şey yazamıyoruz.
Evet, daha geçen gün meydana gelen 5.6 şiddetindeki deprem üzerine şunları yazdım.
“Yerin üstü hareketli bilirdim, yerin altı daha hareketliymiş.
Yerin üstü geleceği belirler sanırdım, yerin altı geleceği belirliyormuş. Yerin üstünü mühim bilirdim, yerin altı daha mühimmiş.
Yerin üstünde saklı sanırdım kaderimiz, yerin altında saklıymış kaderimiz.”
Artık kaderimizi ve geleceğimizi yerin üstünde değil altında arıyoruz. Artık yerin üstünden çok yerin altına odaklanıyoruz.
Artık yerin üstünden çok yerin altına bakıyoruz.
Ne olacağı? Nereye gidiyoruz? Bilmiyoruz.
Her kafadan ses çıkıyor. Bilen de konuşuyor, bilmeyen de konuşuyor.
İşin aslını sorarsanız, hiçbirisinin dediğine güvenmiyorum. Çünkü yerin altında ne olduğunu ve neler yaşandığını bilen yok. Gerçek durumu yalnız ve yalnız Allah biliyor.
Bu ahvalde biz yalnızca Allah’a güveniyoruz.
Yüce Rabbim (cc) arz’a “dur” der ve yer kürenin içindeki, yerin altındaki hareketlilik durur. Ve depremler biter. Bundan başka bir çare de yok.
Bu ahvalde hep umutluyuz.
Şu ayet-i kerimenin sıcaklığı ruhumuzu ısıtmakta ve geleceğe umutla bakmamıza vesile olmaktadır. Elhamdülillah.
"Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin, eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz."
(Al-i İmran Suresi, 139)
Bu ayet ile ve tüm inancımız ile gülümsüyoruz hayata. Mahzun olsak da ruhumuz her daim tebessüm doludur.
Vesselam.
Ahmet SANDAL