Toprağa tohumu ektikten sonra sular, kollarsınki fide olsun, zamanı gelince sebzesinden meyvesinden faydalanabilesin.
Ana rahmine yerleştiğimiz ilk günden sonra, dokuz aylık yolculuk,annenin tüm bedenini değişikliğe uğratır, hemde ne uğrama.
Oram buram ağrıyor diye başlar, gittikçe ağırlaşan beden,değişen sinir sistemleri,deforme olmuş bir vücut derken, şahane bir yaradılış, ya kızın yada oğlun oldu gözün aydın sözüyle devam eder.
Sonra hoşgeldin tatlı stres topu, uykusuz geceler, telaşlı günler birbirini kovalar durur, sonra nemi olur;???
Öyle evlatlar varki, anasına babasına can olur, öyle evlatlarda varki……
Evlatlarımızın sahibi değiliz onlar bize emanet.
Aman iyi olsunlar,okusunlar, meslek yapsınlar diyerek,çekinmeden her konuda canımızı malımızı siper etmekten önlerinde yuvarlanmaktan geri durmayız.
Onları büyütürken kendimizde büyürüz onlarla,çok şey öğretir evlat, değer katar insana,ebeveynlik yok olmaz, ölene kadar ebeveyn ebeveyndir.
Sonra biz başlarız, yorulmuş bedenlerimizdeki yaşlılık belirtilerini dile getirmeye, yol bitmediyse, uzun demekki.
YAŞLI ÇOCUKLAR
Demans olmuş bir anne, artık ben bakmam öbür evlatları baksın sözüyle, yeri değiştirilir ve daha hızlı ilerlemesine sebep olunur hastalığın, istenmez, yada ordan oraya atılıp durur, halbuki o anne hiç birini atmadan tüm evlatlarına bakabildi, sonra sen bak ben bakmam kavgaya dönüşür, kardeşlerin yolları ayrılır, anne sağlıklı iken bir arada olanlar dağılır, neymiş, demekki anne bir arada tutuyormuş aileyi.
Bayram geldiğinde gidecek bir ana ocağı yoksa, dünyanın en fakiri oluruz.
Paraya tapanlar, karıya tapanlar, kocaya tapanlar vs. vs. Uzar gider.
Hele bir aynaya bakın, ne idiniz ne oldunuz, ne olacaksınız.
Sakıp Sabancı’nın bir sözü vardı,
” Fabrikalar kurdum, ayakkabılar ürettim ama oğluma bir ayakkabı giydiremedim ” bazı şeyler dünya senin olsa olmayınca olmuyor demekki, VİCDANIN herkeste bulunmadığı gibi.
Anneleriniz yaşıyorsa, zaman bulmaya çalışmayın onu, zamanınızın en ön planına koyun “bir gün” dediğiniz o gün,
Bugün olsun.