Hak, Yüce Yaratanın en güzel isimlerinden birisi.

Hak, hukuk kavramından ayırt edilemeyen bir ifade. Kazanımların, hayat devamının temel şartlarının bir simgesidir haklar. Daha değişik tanımlar söylenmiş hak kavramı için.

Hukuk düzeni tarafından tanınan bir irade kudreti.

Hukuken korunan ve sahibine bu korumadan yararlanma yetkisi tanınan çıkar. Veya hukuken korunmasını istemek yetkisine sahip bulunduğumuz çıkar.

Hak, insanların ya da insan topluluklarının çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması için dile getirdikleri istemlerin hukuk yoluyla düzenlenip güvenceye bağlanması.

Hak sahibi olmak da bir şey yapmaya yetkili olmak ya da bir şeyi talep edebilmek demektir.

Dolayısıyla insanların hayata başladıkları andan itibaren kendisine verilen ya da sonradan kazandıklarıdır haklar. Bu hakların belki ilk basamağı temel, fiziksel haklardır ki bu haklar hayatın vaz geçilmez unsurlarıdır. Tabi ki bunun dışındaki hakları da unutmamak gerekir. Bireysel ve sosyal devlet tarafından verilen bu haklar bir noktada insan olmanın gereği, insanca yaşayabilmenin de vaz geçilmez temel şartlarıdır. Başlıca bireysel haklar ise; sağlık, barınma, eğitim, ulaşım … gibi haklardır.

Dünya zaman zaman insan onuruna yakışmayan haksızlıklar, ihlaller, zulümler, hak kaybetmelerle çalkalanır, durur. Belki de bundan olacak ki bazı haklar Dünya literatüründe özel, belirli gün ve haftalarla kutlanır olmuş. Bunlardan özel öneme sahip bir gün de her yılın Kasım ayında kutlanılan Dünya Çocuk Hakları Günüdür.

Sanayileşme ve demokratikleşme paralelinde hak ihlalleri karşısında yaşanılan sosyal olaylar, sıkıntılar beraberine mücadeleleri, yüksek seslendirmelerin anlam ve destek bulması ile uluslararası destekler çerçevesinde özel günlerin ortaya çıkmasını zorunlu kılmış.

Tarihsel süreç çerçevesinde 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi olarak güncellenmiş. 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve 193 ülke tarafından onaylanmış olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile Dünya Çocuk Hakları Günü özel ve anlamlı günler arasında yer almış.

Bazen neden çok önemli olan konular sadece bir güne sıkıştırılır ki diye düşünürüm.

Bazen de ya iyi ki bugün var, hiç değilse yılda bir gün de olsa bazı konular hatırlanıyor diye de teselli aramıyor değilim.

Özel ve güzel günlerdir anlamlı günler. Elbette ki insanlar bir araya gelsin, sorunlar konuşulsun, çözüm önerileri aransın. Ama bu görüntü de kalmasın, sadece vitrin olmasın, konuşmak için konuşulmasın, konuşulanlar hep aynı konular, konuşanlar da hep aynı kişiler olmasın. Çocuklar, gençler konuşsun, kayıtlar alınsın, plan ve programlar yapılsın, bir şeyler değişsin, rutinden öteye gidilsin artık. Bir de samimi olunsun değil mi?

Ya tezatlar yok mu?

Dünyanın süper güçleri, demokrasi havarileri en çok insan hakları ve çocuk hakları ihlallerine imza atmıyorlar mı?

İşte yıllardır Irak’ta yaşanılan vahşet, bedenleri, hayatları ademe mahkûm edilen masumlar, mazlumlar!

Ya Filistin’den gelen çocukların çığlıkları, Azerbaycan, Bosna, Doğu Türkistan, Afganistan ve Afrika ülkeleri… çığlıklar, çocukların feryatları. Bir yandan demokrasi ve insan hakları söylemleri, diğer yandan yok edilen çocuklar. Bunlar demokrasinin değil, sömürünün temsilcileri…

Ya sahip çıkamadığımız, hayatlarını sokağın ortasında pazarlayanlara ne kadar duyarlı olabildik ki?

Gençlik neden vahşette, bu çılgınlık, bu hüzün niye?

Sokakta insanlık manzarasına kötü poz veren resimlerde kendimizi neden sorgulamıyoruz ki?

Galiba en çok hatayı çocuklarda değil, suçu çocuklarda değil kendimizde aramalıyız. İnsanlık adına, çocuklar adına en büyük eksiklik de okuma ile işli çözdüğümüzü zannetmemiz, öğretmeden ötedeki eğitime kol açmamak. Hep ezberletmek, emretmek, azarlamak, hep büyükler konuşuru yanlış da olsa dinletmek, kendimiz sigara içerken evladımızı bu konuda sorgulamak...

Galiba en büyük eksikliğimiz de sevgi, muhabbet, şefkat, samimiyet, paylaşmak, saygı göstermek adına tembel tavırlar takınmamız, üşenmemiz. Dahası gönül ikliminde iyiden, doğrudan, güzelden, estetikten, değerlerden de uzak kalmamız. İhtiraslarımızdaki bencilliğin gölgesinde büyüdükçe alçalmak ve sonsuz olabilecek duyguları en kısa bir şekilde ölüme, yokluğa terk etmektir.

Ah şekilden öte insan olabilsek, çocukların farklı renklerdeki ve desenlerdeki güzelliklerinden, rayihalarından haberdar olsak, nimeti külfet görmesek!