Günlük, haftalık, aylık, yıllık, kısa, orta, uzun vade planlar yapılır. En basit itibarı ile günlük yapacaklar not edilir, sıralanır, yapılacaklar konuşulur, sürprizler planlanır ama her an olacak olan ölümün planı yapılmaz; ya da ölüm dünya kadar hesaba konulmaz.

Hiç ölmeyecekmiş gibi kısmı iyi işlenir hayata ama nedense yarın ölecekmiş gibi kısmı akıllara pek gelmez gibi!

Plan ve programlarda yer verilmeyen ve çözümü bulunmayan bir vakıadır ölüm. Her derdin dermanı var, ama ölümün yok denir ya!

Öldürülmeyen tek şey ölümdür…

Ama bugün, ama biraz sonra, yarın ya da daha sonraki gün, zamanı gelince hakikat olan ölüm mutlaka vuku bulacaktır. Ölümsüz ne bir insan ve ne de canlı söz konusudur. Yani O İlahi ifade ile “her nefis ölümü tadacaktır.” Her şey yok edilebiliyor, öldürülebiliyor ama ölüm asla! Üstelik giden ne geri getiriliyor ne de getirilebiliyor. 

Günlük planlarımızda da uzun vadeli planlarımızda da ölüm yok. Belki çok uzun vadeli planlarımızda ve zorunlu olarak görmek zorunda kaldığımız bir yakınımızın ölümünde birkaç saat veya birkaç günümüzün bir gerçeğidir ölüm. Kısaca hayatın garantisi olan ölüm planlarımızda hak ettiği şekilde yer almamaktadır. 

Daha birkaç hafta önce kamuoyu bir ölüm hadisesi yaşamıştı. Hiç sevmediğimiz ama maalesef sık bir şekilde kullanmak zorunda kaldığımız keşkeli ifadeler her zamanki gibi bir bir sıralanmıştı. Bir de ölene keşkeleri sorabilme imkânımız olabilse! Hem yaşayanlara sormak lazım hangi planınızı ölüme göre hazırlıyorsunuz, ölenlere de ölüm nelerinizi yarım kesti diye?

Madem ecel gizli, ölüm hak ve hakikat, zamanı belli değil, bu fani hayatta dünyaya hakim olma hırsı neden?

Peki hiçlik olmayan ölüm bu kadar soğuk mu, ölümü ölümsüzleştirme imkânı yok mu?

Bir yandan ölene yakılan ağıt ve ardından hüzün, diğer yandan dünyanın belli bir coğrafyası ile belli bir kesiminin sürekli ölümle pençeleşmesi…

Hele hele bedelsiz makamların, büyümelerin büyüsündeki filmi sürdürmek varken, üstelik daha çok genç ve birçok iş söz konusu iken, nereden çıktı bu ölüm yahu?

Enaniyetin ifadesi Ben kelimesi ile beraber birinci tekil ile biten cümleleri kullanmak hoş değil, ama ölümü unutmamak için Beni kullanmak zorundayız. Ben kimim, neden yaratıldım, nereye gidiyorum… gibi!

Evet ölüm hiçlik değil, yokluk değildir. Ölüm bir tebdili mekândır, terhis tezkeresidir, başka aleme göç etmektir. Mesele yaşarken ölümü hep tefekkür ederek, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışmaktır.

O halde yaratılışın gayesine göre bir yaşam, salih bir evlat, sadaka-i cariye, faydalı ilim. Yani son beş yazıda ısrarla ifade edilen geride bırakılan ölümsüz bir eser, hoş bir sada…

Gelin birbirine zıt insanların bile itiraz edemediği Yunus’a kulak verelim:

“Ömrüm beni sen aldadın ah nideyim ömrüm seni. Beni deprenemez kodun ah nideyim seni.

Ölüm şarabın içmesen ah nideyim ömrüm seni. Bir gün ola sensüz kalam kurda kuşa avın olam.

Çürüyübem toprak olam, ah nideyim ömrüm seni. Miskin Yunus bilmez misin yoksa nazar kılmaz mısın?

Ölenleri anlamaz mısın ah nideyim ömrüm seni…Ten Fanidir, can ölmez, çün gitti geri gelmez. Ölür ise ten ölür, canlar ötesi değil.”

En zoru da en yakının kaybetmek! Önce Şehide, Merhume Annemi kaybettim; varlık sebebim, dua merkezim, şefkatli kucak, merhametli eller, histen yoksun her şey yoktu artık!

Annemin sene-i devriyesi derken bu defa Merhum Babamı ebediyete yolcu ettik…

Ana yok, baba yok; Dili Can yetim ve öksüz…

Bu kadar mı? Elbette hayır. Takriben iki yıl içerisinde dayı, amca, yenge, dayım oğlu, amcam oğlu, yakın-yakin arkadaş ve dostlar ebediyete yolcu ettik. 

Derler ya hayırlı bir kapı aç Rabbim, sıralı ölüm… diye… yaşayınca insan anlıyor yalnızlığı. 

Askerin terhis tezkeresi tek rakama geldikçe umut ve ümit artarken; vefat gününden uzaklaşırken acılar bir başka şekilde yakıyor insanı!

Annenizin, Babanızın sizden razı olması, her ikisinin selasını okumak, kabre koymak, taziyesi ile birlikte hayırlı evlat olmak da ayrı bir nasip ve hoş bir sada… 

Bu vesile ile annem, Babam, yakınlarım, şehitlerimiz, geçmişlerimize Allah’tan rahmet, dileyerek; vatan, millet, bayrak, hürriyet, inanç ve değerleri için vefat eden büyüklerimizi, ebediyete irtihal edenleri tekrar rahmetle anıyorum. Ruhları şad olsun. Hoş bir sada, gerisi teferruat…