Uzun bir süredir ülkemizde huzurun bozulmasına yönelik bir iç karışıklığın içine sürüklenmektedir. Ne hazindir ki demokratik bir şekilde fikirlerin beyan edilmesi gerekirken bu cennet vatan adeta talan edilerek maddi ve manevi boyutuyla insanlar da zarar görmeye başlamış, hatta insanı derinden yaralayan hazin ölümler söz konusu olmaya başlamıştır.
Birçok açıdan dış mihraklı bu destek ülkenin bölünmesine yönelik gayri insani bütün senaryolar uygulanarak bu ülke insanı adeta birbirine düşürülmeye çalışılarak adeta kardeşler birbirine düşman edilmektedir.
Şöyle bir bakıldığında ne hazindir ki İslam Ülkelerinin gözyaşları dünyada daha yaygınlaşarak özellikle Arap Baharı ile İslam Ülkeleri, Batılı Ülkelerin desteği ile insan haklarından çok insan haksızlıkları ile sancılı bir sürece girerek neredeyse despot iktidar dönemlerini arar hale getirildiler.
İslam Ülkelerinin eskiden beri bayraktarlığını yapan Türkiye maalesef iç karışıklıklarla kendi derdiyle baş başa bırakılarak hiçbir zaman olmadığından çok kutuplaşmanın, fitnenin, kinin, hırsın ve kargaşanın çeşitli şekillerde desteklenmesiyle eskiden olduğu gibi savaşta mağlup edilmeyen Bu Necip Millet maalesef masada ve iç karışıklıklarla adeta bölünmeye çalışılmaktadır.
Müslümanların karşı karşıya gelmemesi, düşman olmaması için önce konuşmama, yorum yapmama, dua etme yolunu aklıselim olanlar olarak tercih etmiş, hatta şahsen sosyal medyayı belli bir dönem kullanmam yolunu da zorunlu olarak seçme yoluna gitmiştim.
Ama yangının alevi artık göklere yükseliyor, yanan da maalesef Türkiye oluyor. Bu millet kutsal inancıyla İstiklal Savaşında Kuvay-ı Milliye ruhu ile kurtulmuştu. Bu milleti başka devletler, güçlü devletler, dış güçleri, manda ve himaye kurtarmamıştı. Yaşlı, çocuk demeden herkes bu vatan için kendini feda etmişti. Hapisler, cefalar bu milletin hamuru olmuş ve bu milletin kumandasını da, komutası da ülke içindeki birlik nedeniyle sahili selamete varıp güçlü Türkiye'nin kurulmasına ilk ve sağlam adımlar atılmıştı.
Ne hazindir ki ülke adeta değişik yöntemlerle ve birçok yönden adeta işgal altında. İstiklal Savaşında olduğu gibi savaş sahalarında çarpışan komutanlar gibi kalemlerini, beyinlerini siper eden Merhum Akif gibiler inançları ile adeta mihenk taşı olan Bediüzzaman, İskilipli Atıf Hoca, Gönenli Mehmet Efendi gibi daha onlarca kişi bu ülkenin dünden bugüne gelmesinde hizmetleri olmuştur. Daha bu insanları saymak mümkün. Bu vesile ile hepsini rahmetle anıyorum.
Ülkemiz devlet ricali olarak da kendi evladını, Merhum Menderesi kendi elleriyle idam etmiştir. Yine Merhum Kahveci, İncetahtacı, Özal, Yazıcıoğlu gibi devlet adamları da adeta faili meçhullere kurban edilmiştir. O dönemlerde yaşayan Bediüzzaman da kayıtlar incelendiğinde inançlara özgürlük tanıyan, ezanı aslına çeviren Menderesi de takdir ettiğini söylemiştir. Bu milletin imanını kurtarmaya yönelik eserlerin basılması ve adeta bir simge olan Ayasofya'nın ibadete açılması da maalesef gerçekleştirilemeyen talepler arasında yer almıştır. Ta o zamandan yapılamayanların yapılmasına yönelik çalışmalar devam etmekte ve bu ülkenin inancına sırt çeviren CHP zihniyetinin iktidara gelemeyeceğini, desteklenmemesi gerektiği, bir tasaffi sürecinin olacağını Bediüzzaman'ın yaşayan talebeleri kaç gündür medyada izah etmeye çalışmaktadır.
Asıl tedirginlik Ayasofya'nın ibadete açılarak bir simge olarak kaybedilenlerin geri alınmasıdır, Güçlü Türkiye'nin İslamiyet’e bayraktarlık yapılmasının engellenmesi ve Türkiye'nin aciz yönetimden uzak bir şekilde güçlü idaresi ile maddi ve manevi yönden kalkınmasından endişe duyulmasıdır. Bize Kızıl Sultan olarak anlatılan II. Sultan Abdülhamid'in raporlarının okunması ve müreffeh adımların atılmasıdır.
Aslında sanki idarede bir zaaf varmış gibi hareketlerin menşei budur. Güçlü Türkiye'nin istenmemesidir. Bu amaç için de çok yönlü, kapsamlı bir ittifak ile çirkin tezgâhlar söz konusudur. Bu ülke geriye gitmeyi, faili meçhul hareketleri, karanlık günleri hak etmemektedir. Ve bunlar geride kalmıştır.
Türkiye'de kardeşliğin ortadan kaldırılmasına yönelik atılan tohumların kimseye faydası olmaz, esaretle, sömürgeci ve himaye zihniyeti ile bu ülkenin zarar görmesinde payı olanların bir kez daha düşünmesi gerekir. Kardeşlik, vatan sevgisi makam, rakam hırsına feda edilemez. Makam, para veren emir verir. Merhum Akif'in ve birçok Zatın bu ülkenin bir daha İstiklal Savaşı yaşamaması için duası var. Ben de bu ülke üzerinde oynanan oyunları destekleyenlere hakkımı helal etmiyorum.
Her zaman safımız belliydi, hiçbir beklentimiz ve kaygımız yok. Mevcut iktidar döneminde görev almak yerine sürgünler bile yaşayan, makamların, şöhretin cazibesine aldanmayan bir yapı içerisinde diklenmeden dik durarak, omurgalı, haysiyetli, samimiyetin, sadakatin, vefanın ve güvenin hakim olduğu bir hayatta asıl önemli olan şekilden öte adam olmak, bedenen ölünse bile geride bırakılan eserlerle dik kalmaktır, hatırlanmaktır. Gerisi teferruattır. Asıl olan ise hiç bir oyuna gelmeden, hiç kimsenin burnu kanamadan safı netleştirerek insan haysiyetine yakışır bir şekilde hareket ederek Hak için haksızlık yapmamak ve bu ülkeye ihanet edenlerle birlikte olmamak, kardeşlik hukuku ile birlikte kültürel ve inanç değerlerini muhafaza ederek gönüllerde yaşamaktır.
Şu unutulmamalıdır ki biz birlikte güçlüyüz.