Kalkınmanın temelinde tarih, kültür, inanç değerleri, sanat gibi öğeler yatmaktadır. Bir başka ifade ile kalkınmış toplumlar geçmişi ile barışık, dünü ile irtibatı kopmamış, üstelik yarını da dün ile irtibatlı bir şekilde sağlam temelle nesli atiyi hazırlayan toplumlardır, ülkelerdir.

Kalkınmanın temelinde tarih, kültür, inanç değerleri, sanat gibi öğeler yatmaktadır. Bir başka ifade ile kalkınmış toplumlar geçmişi ile barışık, dünü ile irtibatı kopmamış, üstelik yarını da dün ile irtibatlı bir şekilde sağlam temelle nesli atiyi hazırlayan toplumlardır, ülkelerdir. Tabii ki tarihe, kültüre bağlılık demek değişmemek, yenilenmemek, gelişmemek, bağnaz davranmak demek değildir.

O halde değişirken, gelişirken planlı, programlı, altyapısı sağlam, çok yönlü bir şekilde silmeden, kırmadan, dökmeden, hırsı, önyargıyı bir tarafa bırakarak insana yakışan bir şekilde duyuların ve manevi iklimin akıl ile iş birliği yaparak, tarihe yeni şeyler katarak ayakta kalabilmek, hayatı sanki değişik dönemlere ayırırmışçasına yaşanmalıdır.

Yok edilerek değişmelerin yapılması doğru değildir. Tahriple onarım yapılamaz. Kimse teknolojinin, bilişimin, iletişimin tüm nimetlerine rağmen tarihi, dünü yok sayamaz. Provası tekrarlansa bile aynı sonucu veremeyecek bir zafer olan Çanakkale’yi kimse görmezden gelemez. Çünkü Çanakkale’de eğitimi terk edip giden liseli gençler görmezden gelinemez.

Çünkü bu liseliler savaş sırasında ve Cumhuriyet sonrasında vatan, millet, tarih, kültür ve inanç değerleri için silahlı Erler ve Kalemlerdir.

Çünkü Galatasaray, İstanbul Erkek, Kayseri, Afyon, Elazığ… Liseleri aynı zamanda eğitimin beşiğidir, yuvasıdır.

İşte tarihe şahitlik eden, kendinde nice tılsımlar gizli, insanlığa nice beyinler yetiştirmiş Elazığ Lisesi…

Simgeler, tuğralar, sikkeler, sanat eserleri, düne ait izlerdir, medeniyetin devasa kaynağıdır. Elazığ Lisesi de.

26 Kasım 2010 tarihinde Günışığındaki Dokuyu Bozmadan başlıklı Köşe yazısında Elazığ Lisesinin tarihin bir canlı şahidi olarak yarına ümitle bakması gerektiği üzerinde duruldu. Okuyucularımız yorumları ve mesajlarındaki istek, hala bu konuda gönülleri rahatlatacak bir ilerlemenin müşahede edilmemesinden kaynaklanacak ki mesajların, bu konudaki bilgi ve belgelerin ardı arkası kesilmediğinden ikinci kez bir yazı yazmak vuku buldu

Öyle ki tarihin derinliklerine atılan, tozlu sayfalar arasındaki sınırlı kesim tarafından bilinen bazı gerçeklerin bile birçoğumuz tarafından öğrenilmesi fırsatı doğdu. Tabii ki köşe yazısından sonra bu konuyu kendine dert edinenlere de duyarlılıkları nedeni ile teşekkürü de unutmamak gerekir.

İşte neden Elazığ Lisesinin şartlara inat eğitimle genç bir şekilde yaşaması gerektiğine dair tarihin derinliklerinden, 1800’lü yıllarından günümüze kadar bazı önemli bilgiler…

1836 yılında Harput’un ovaya taşınmasından sonra Sultan II: Abdülhamit Döneminde Elazığ’da Aslanpınar’ı Mevkiinde Mamuret-ül Aziz İdadiye-i Hamidiye Mülkiye-i Şahane adıyla liseye denk bir okul kurulur. İdadi, 1891 yıllında beş sınıflı olarak eğitime başlar. 1909-1910 yılında okul sultani, yani liseye dönüştürülür. 1915-16 yıllarında savaş nedeniyle tedrisat durarak bina askerlere tahsisi edilir.

Yaşanan değişiklikler sonrasında 1940- 41 yılından itibaren tekrar lise kısmı açılarak Cumhuriyet İlkokul binasında eğitime devam edilir. 1947-48 yılında istasyon yakınındaki bugünkü adıyla Mustafa Kemal İlköğretim Okuluna taşınarak orta ve lise eğitimi birlikte yürütülür.

Şimdiki gibi sürekli taşıma, değiştirme, kapanma ile tartışarak yaşamaya inat eden Elazığ Lisesi onuncu kez taşınarak 1964 yılında bugünkü binasına taşınarak 1972 yılında açılan pansiyon ile eğitime devam edilir. Bundan sonra 1964 yılından günümüze kadar, yani kaderin bir cilvesi olarak kırk altı yıl sonra tekrar kendini kapanma, devrolma gibi tartışmaların içinde bulur.

Elazığ Lisesinde okuyan kişilere gelince; Lokman Tasalı, Cahit Aral, Adnan Orakçıoğlu, Yusuf Hayaloğlu, Fevzi Türker, Ahmet Kabaklı, Cahit Dalokay, Fevzi Bingöl, Gönül Talu, Nihat Özbağı, Kadirhan Sunguroğlu,İrfan Orhan, İhsan Turgut, Erkin Oğur, Mehmet Kaptan… Sadece yetmişli yıllara kadar olanların bir kısmı. Fahri olarak Bendeniz ile beraber ya daha sonra bu eğitim yuvasında izleri olanlar…

Gelelim Elazığ Lisesi gibi Elazığ’ın bir başka simgesi olan bordo beyaz ile temsil edilen Elazığspor’a.

Kırmızı üzüm ve temizliğin en güzel sembolü olan beyazın Elazığ Lisesini temsil eden flamanın renginden alındığını 1889 tarihinin yazıldığı flamalarda ve armalarda da Elazığ Lisesinin ismi ve kuruluş yeri yer aldığı görülmektedir. Yani Elazığ Lisesi ve Elazığspor bordo beyaz renklerle birbirini simgeleyen iki güzide kurum ve kuruluşumuzdur.

Ayrıca resmi okul kıyafetinin de bordo beyaz olduğunu gösteren resimler söz konusudur.

Aslında Elazığ Lisesi Marşı her şeyi en güzel bir şekilde özetle anlatmaktadır.

Bir İlahi hikmet var toprağında taşında, çok ulu zatlar yetiştirdin Sen Elazığ Lisesi.

Gençliğin meşalesi, sevgisi terbiyesi, kültürün ilk kalesi Sen Elazığ Lisesi.

Bir imanla bilgi var gencinde, yaşlısında minnettarız öğretmenlere Sen Elazığ Lisesi.

Kabataş, Galata, Kayseri, Afyon Liselerinin isimleri ile kalıp Anadolu Lisesi modeliyle eğitime devam etmesi Elazığ Lisesi için en güzel bir modeldir.

Fazla söze ne hacet! Gelin geçmişe uzanan köprüleri yıkmayalım, tarihi silmeyelim, gönülleri kırmayalım. İdrak edilecek Mevlana Haftası nedeniyle Mevlanavari bir edayla, hoşgörü ile hangi taş pamuk olmaz ki Elazığ Lisesi de kapansın. Kapatarak değil açarak eğitime katkıda bulunmak aklı selimin tercihi olsa gerek.